bölüm 6

8.9K 526 25
                                    

AYLİN' DEN

hastaneye gitmek için dolunay ı bir şekilde ikna etmiştim ki gelmemesindeki en büyük engel kendisiydi. ne yapacağını bilmediği için kendini sudan çıkmış balık olarak görüyordu. eh, hali balıktan farksız sayılmazdı zaten. tedirgin ve ne olacağını bilmeden yemi yutan aptal bir balık. 

kolumu dürten egeye dönüp zaten dinlemediğim matematik dersinden iyice koparken sorgulayıcı bakışlarıyla karı karşıya buldum kendimi. başını iki yana sallayıp gözlerini kıstı. 

"ne düşünüyorsun kara kara" iç çekip arkama yaslandım ve kollarımı göğsümün altında birleştirip omuz silktim. benimle birlikte arkasına yaslandı. 

"seninle ilgili bir şey mi" başımı iki yana salladığımda tahminlerini sürdürdü "benimle ilgili bir şey mi" 

"değil" 

"peki ya, bizimle ilgili bir şey mi" 

"alakası yok" yüzü endişeli bir hal aldı.

"ne o zaman seni bu kadar endişelendiren" ona söylemeli miydim? sonuçta dolunay sadece uluaya söylememem için uyarmıştı beni. egeye değil. içimi kemiren kararsızlıkla kollarımı sıraya koyup başımı yasladığımda endişeli olduğumu anladı ve benim durduğum şekle geldi. 

"aylin, seni endişelendiren neyse bana söyleyebileceğini hatırlatmama gerek yok biliyorsun değil mi" 

"biliyorum, biliyorum" dedim sıkıntıyla ve derin bir nefes aldım. bu onu daha da endişelendirmişti. 

"söyle" ses tonu itiraz istemeyeceğini belirtircesine sert, kendinden emindi. fısıldayarak konuştum.

"sorun dolunay" sonra duruşumu düzeltip tekrar arkama yaslandım. kaşlarını çattı.

"ne olmuş ona" yutkunup göz ucuyla dolunaya baktım ve fısıldadım. birden söylemek daha kolay gelmişti.

"hamile" gözleri şaşkınlıkla ardına kadar açılırken fısıldayarak konuştu.

"ne" endişeli bakışlarını uluayın anlattığı şeye zorla gülümseyen, yüzü bembeyaz ve solgunlaşmış dolunaya kaydırdı. şu an burada olmasaydık deli gibi bağıracağına emindim. 

"ne zaman. yani ne ara olmuş bu? sen emin misin aylin? nereden anladın? bir yanlışlık olmasın" derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım.

"konserden sonra. yani öyle tahmin ediyorum. ketum hiçbir şey söylemiyor ki. doktora gittik ya annemin arkadaşına. orada öğrendik. yanlışlık olamaz herhalde" bakışları endişeli ve tedirgindi.

"iyi de o. o daha on yedi yaşında-" sözünü kesip konuştum.

"beni de tedirgin eden kısım bu zaten." yüzünü ovuşturup derin bir nefes aldı.

"onu hiç... hiç öyle düşünmemiştim yani, çocuk daha o" başımla onayladım. yapacak bir şey yoktu. "ya uluay, onun şeyden haberi var mı? baba olacağından..." gerçekler bir anda tokat gibi çarptı yüzüme. uluay, oyun bağımlısı manyak uluay baba olacaktı. eh, dolunay onu istemeyeceğine ve bebeği tek başına büyüteceğine o kadar inandırmıştı ki, gerçeği unutmuştum. 

"hayır. bilmiyor. onu istemeyeceğini düşünüyor" birkaç saniye çatık kaşlarıyla düşündü ne dediğimi. yüzü daha da endişeli bir hal aldı.

"ah kahretsin. gerçekten istemeyecek" sıkıntıyla arkama yaslandım.  ege onun tepkilerini aşağı yukarı tahmin edebilirdi ve ona inanmaktan başka çarem yoktu. herkes böyle düşünüyordu. egenin yüzünde duruma çok fazla aykırı küçük bir gülümseme oluştu ve yüzündeki kaygı ifadesi bir anda silindi. kendini gösterip fısıldadı.

"bir dakika yani ben... ben amca mı oluyorum" herkes kendi halindeydi işte. koyun can, kasap et derdinde denilen duruma düşmüştük. yine de ne yüzündeki gülümsemeyi, ne de mutluluğunu elinden almaya pek istekli olduğum söylenemezdi. neşesine ortak olmak daha çok hoşuma giderdi. 

"beni de yengesi yapmak istersen hayır demem" kaşlarını çatıp bana döndü. 

"yani sen diyorsun ki... evlenelim"

"ne? hayır öyle bir şey demiyorum" rahat bir nefes alırken omuzları düştü.

"güzel çünkü, yapmak istediğim evlenme teklifi bu değildi" kalbim heyecanla çarparken benle dalga geçtiğini anlamam birkaç saniyemi aldı. gözlerimi devirip arkama yaslandım ve fısıldadım.

"pislik" 

"hayır aylinciğim, senin pisliğin" yüzümü buruşturdum.

"böyle söyleyince biraz tuhaf olmadı mı ege?" 

"sanki öyle oldu. ben daha romantik olmasını beklemiştim" ege böyleydi işte. ya bilmeden romantik oluyor aklımı çeliyor, ya da romantik olayım derken öküzlüğün dibine vuruyordu. yine de, bundan şikayet ettiğimi zannetmiyordum. elimi omuzuna koyup birkaç kez vurdum.

"zamanla olacak zamanla" yüzündeki gülümseme bir an için soldu ve yerini düşünceli bir bakışa bıraktı.

"ne oldu" diye sordum endişeyle.

"hiç. sadece... sen dolunayın durumunda olsaydın ben ne yapardım diye düşünüyordum" ben ve ege, bir de bebek. düşünmesi bile çok ürpertici ve tuhaf olsa da cevabını merak etmiştin.

"ne yapardın" derin bir nefes aldı.

"yani aylin, eğer onlar gibi bir seneyi geçik bir zamandır çıksaydık neden olmasın. ama şimdi, yani çok yeni ya-" sözünü kesip konuştum.

"evet. tamam yani merak ettiğim için sordum zaten. şimdi olsa ohoo, ben istemem en başta ama, neyse susayım artık konuştukça batıyorum" sustuğumda kızaran yüzüme bakıp güldüğünü duydum. bu adam beni delirtecekti...

OYUN 2 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin