Uluay' dan
"Son kez soruyorum. yanındaki herif kim" hepsi gözlerini kaçırıp ellerindeki bardaklara odaklandılar. Sinirden kudurmak üzereydim.
İçimden bir ses yanındaki o şerefsiz herifi umursamadan kalbimin özlemle çarpmasına neden olan, bir zamanlar küçücük kız, şimdiyse... neyse ne! Dolunayın yanına gidip sarılmamı ve özlediğim sıcaklığını hissetmemi söylüyordu. Diğeriyse nankör olduğumu ve buna hakkımın olmadığını haykırıyordu. ikisi birleştiğindeyse... ayağı kalkıp yanına gitmek ve yeşillerini ezberleyene kadar gözlerine bakmamak için zor tutuyordum kendimi.
"delirmezsen cevabını vereceğim" dedi burak ve gözlerimi ona çevirip tehdit edercesine baktığımda derin bir nefes alıp zorla konuştu "sevgilisi. yani sanırım..." nefesimin yarıda kaldığını ve içtiğim içkinin boğazıma takıldığını hissettim. bir yumru oturdu boğazıma. ses çıkartmamaya, kıskançlıktan delirmenin zerresini bile hissettirmemeye çalışıp çok uzakta olmalarının verdiği rahatsızlıkla kıpırdandım ve oturdukları masaya bakındım.
"yakışıyorlar" demekle yetindim ve o şerefsiz adamın yeşil gözlerini oymak geldi içimden. dolunay ne yapsa haklıydı. kendimden nefret ediyordum. bu dünyada kapladığım yerden bile nefret ediyordum. eğer beni affetmesi için en ufak bir ihtimal dahi olsa, düşünmeden ondan ayrılmamın ertesi günü ayaklarına kapanıp yalvarırdım. fakat karşımda duran şu haliyle farkındaydım ki, saf ve çocuk dolunay gitmiş. yerine aklı başında ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir dolunay gelmişti. beni öldürse yeriydi.
"bence de. çok yakışıyorlar, fazla mutlu görünüyor hak ettiği gibi" aylinin iğneleyici lafları yere gömülme isteği uyandırıyordu. susması için kesin bir bakış atsam da umursamadan kollarını göğsünde birleştirip asi bir tavırla başını kaldırdı.
"psikoloğa gittiğini biliyor muydun?" masanın üzerindeki bardağı kırıp bileklerimi kessem de onun yaşadığı acıyı yaşayabilir miydim? emin değildim. cevap vermediğimde derin bir nefes aldı.
"üç sene içerisinde onlarca psikoloğa gitmiş. hepsi de sonunda seninle yüzleşmesi gerektiğini söylediğinde gitmeyi bırakmış. geçen günlerde de annemin yanına gitmiş" ellerini masaya koyup gizli bir şey söyleyecekmişçesine hafifçe öne eğildi. "annem de ona okumasını istediği bir kitap vermiş. tahmin etsene adını" cevap vermedim. belki de cevap vermeye yüzüm yoktu. nefes almak bile çok zor geliyordu. ellerini birbirine vurup arkasına yaslandı.
"Doğmamış Çocuğa Mektup" ve ipler kopmuştu. elimde fark etmeden sıktığım bardak bir anda kırıldı ve cam parçaları binlerce küçük parçaya bölünüp elimi kesti. alkol kesilen yerleri yaksa da umursamadım ve ayline bakmaya devam ettim.
"ne istiyorsun" sözlerim tek tek, anlamasını sağlamak için vurguluydu "kendimden nefret ediyorum zaten. daha ne istiyorsun?"
"onu yok saymayı kesmeni istiyorum" dedi benim gibi tek tek. masadaki elini istemsizce yumruk yapmıştı "burakla egeyi yanına gitmeye zorladın, gittiler. hayatını karıştırıp öylece çekip gitmeye hakkın yok. insan gibi yanına gidip ondan özür dileyeceksin. yaptığın her şey için. o ölüm korkusu yaşarken yalnız bıraktığın için. ilerisini düşünmeden onunla sevi-" sözünü kesen egenin kolunu tutup bağırdığını fark ettirmesiydi. birkaç saniyeliğine üzerimize çevrilen gözler yeniden önüne döndü. özür dilemek fayda etmezdi ki. hayatını mahvetmiştim neye yarayacaktı özür dilemek?
"sevgilisinin yanında gidip seni o halde terk ettiğim için özür dilerim desem sorun çıkmaz mı aylin" pişmanlık bedenimde gezinirken aylin gözlerini egeye çevirdi.
"sevgilisi olduğunu nereden öğrendiniz"
"aynı evdeydiler. kapıyı o açtı" damarlarında gezinen kanda bile tek kelime yankılanıyordu. kıskançlık. gözlerimi ağır ağır kapatıp sakinleşmeyi bekledim.
bir,iki,üç...
"yani yapmamız gereken tek şey, bir buluşma ayarlamak" kaşlarımı çattım. neyden bahsediyordu bu?
"ne buluşması?"
"onunla konuşacağım. senden nefret mi ediyor? sinirli mi-"
"affedecek hali yok ya" dedim sözünü keserek ama o omuzunu silkmekle yetindi.
"nereden biliyorsun"
"gözünün önünde kucağımdaki kızı attım." ellerini iki yana açtı.
"o senin sorunun."...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN 2 (Tamamlandı)
Teen Fiction"Dolunay, resmen çocuk gibi trip atıyorsun bana. Altı üstü oyundaki birinciliğini çaldım ne yapsaydım?" sinirle elimdeki telefonu bırakıp homurdandım. "birinciliğimi çalman, trip atmam için gayet yeterli bir sebep. ayrıca sen benim boşluğumdan fayda...