Okulun ilk gününe bağlanan bu gecede yine uykumdan uyanmış ve gece yarısı ne yapacağımı bilemeyip su içmeye karar vermiştim. Yemek yemek, artık neredeyse bir hayalden ibaretti. Su bile içerken zorlanıyordum. Zihnimdeki sesler uyurken bile rahat bırakmıyordu beni. Hayat neden yüzüme gülmüyordu ki? Bir kez olsun gülse bile razıydım. Ama nerde? Dolunayın başına sürüyle dert bağlamakla meşguldü kendisi!
Elimdeki bardağı dudağıma götüreceğim an hissettiğim şeyle donakaldım. Karnımda bir acı.
Ben az önce tepik mi yemiştim?
Daha daha beş haftalık bebek tekmeler miydi? Zannetmiyordum. Öyle ise bu acının sebebi neydi? Elimdeki su bardağını hızla tezgaha bırakıp işaret parmağımı havaya doğru uyarırcasına salladım.
"Bana bak sen çok olmaya başladın ha! Oyun istiyorsan, haberin olsun hiç zamanı değil"
"Dolunay?" Arkamdan sorgularcasına gelen burağın sesi, duyup duymadığına emin olmak için ona dönmeye zorlamıştı beni. Kaşlarını çatmış, uykulu gözlerle ne yaptığımı izliyordu. "Ne yapıyorsun sen?"
Bahane. Bir an önce bahane bulmam lazımdı. Bir şey uydurmalıydım yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı. En mantıklısı kafasını karıştırmaktı. Yavaşça üstüne gidip fısıldadım "uyuyorsun" gözlerini ardına kadar açtı.
"Uyuyor muyum?"
"Uyuyorsun. Rüyanda aşağı indin. Çık odana uyumaya devam et" ah, ne yapıyordum ben? Koca adamı Amerikan filmlerinde olduğu gibi uyuduğuna ikna etmeye çalışıyordum.
"Kızım sen kafayı falan mı buldun? A-a sıyırmışsın. Dolunay, iyisin değil mi" hah, ne bekliyorsam artık. Derin bir nefes alıp etrafıma bakındım ve aklıma gelen şeyi düşünmeden söyledim.
"Kendi kendime konuşuyorum"
"Kendi kendine mi konuşuyorsun? Niye delirdin mi" başımı kararlılıkla ili yana salladıktan sonra omuz silktim.
"Yoo, akıl sağlığım gayet iyi. Yalnız baya iyi oluyor kendi kendine konuşmak"
"Mutfak fayanslarını tehdit etmek de onların içinde herhalde" hayatımda bunun kadar saçma bir an yaşamamıştım. Ofladım.
"Aman, burak bilmiyor musun sen beni. Kafam yerinde mi sanki? Saçma sapan konuşup dururum. Eh herkes uyuyunca da kendi kendime konuşayım dedim" mutfağın kapısına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.
"Eh, öyle olsun dolunay. Yalnız merak ettim; ne oyunuymuş o" duraksadım. ne diyecektim? telefon oyunu desem olmazdı. bu saatte kim oyun oynardı ki?
"şey ya" diye kem küm ettiğimde yüzünde imalı bir gülümseme belirdi. kaç göz işareti yaparak konuştu
"uluayla yalnız oynayacağın bir oyun mu"
"evet" KAHRETSİN! neden düşünmeden konuşuyordum ki ben! lanet olası kafam düşünemiyor muydu? şu an yer yarılsa da içine gömülsem ne güzel olurdu. burak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp ellerini havaya kaldırdığında tehdit edercesine baktım ona.
"bana bak-" sözümü kesip ağızını hayali bir fermuar çekti.
"ağızım mühürlü"
"o mührü çözersen ağızını bir daha açamamanı sağlarım haberin olsun" gülmemeye çabalayarak mutfaktan çıkıp merdivenlere ilerledi. sinirle yüzümü ovuşturup tezgaha koyduğum bardağı elime aldım. bir yudum almıştım ki yine aynı ağrı karnıma saplandığında masaya yaslanıp elimi tedirginlikle karnıma koydum.
"dolunay?"
"lanet olsun herkesin sabahlayacağı mı tuttu? kendi kendime konuşuyorum deliyim işte" gelenin aylin olduğunu anladığımda susmaya karar verip önüme döndüm. hızla yanıma geldiğinde karnıma koyduğum elimi fark etti.
"doktora gitmemiz gerekiyor. farkındasın değil mi?" başımı iki yana sallayıp iç çektim.
"daha kararımı vermedim. düşünmeye ihtiyacım var"
"tek başına düşündüğün için bu kadar tereddüt ediyorsun. uluayı da işin içine katsan, oturur karşılıklı konuşursunuz" göz ucuyla ona bakıp mırıldandım.
"onu öğrendiğinde benimle karşılıklı konuşmak isteyeceğini mi düşünüyorsun aylin? gidecek yanımdan"
"dolunay sen bu bebeği tek başına yapmadın? ha böyle bir şey biyolojik olarak yapılsaydı o zaman giderdi yanından, sen ne kadar suçluysan, o da en az senin kadar suçlu. sen tüm yükü kendi omuzlarına atıyorsun ve emin ol, bunun kimseye yararı yok" dediklerinde haklı olsa da bunun sorumluluğu onun değil benim üzerime olmalıydı. sonuçta bakacak olan o olmayacaktı. her şey belli olana kadar ben düşünürdüm ne olacağını, sonra yanımdan giderdi. bense kendime yeni bir hayat kurmaya çalışırdım. evet, planım buydu. eğer onu yaşatmaya karar verirsem uluay ve diğerleri yanımda durmaz, giderdi. eh, yaza doğru annemler buraya gelirdi, ben de kendime kiralık bir ev bulup giderdim oraya ve yaşardım bir şekilde. mantıklı olan kesinlikle buydu.
"dolunay?" bu kez gelen sese çemkirmedim çünkü uluayın sesiydi bu. çemkirirsem birşeyler döndüğünü anlardı. mutfak kapısından içeri hızla girip yanıma geldiğinde yakalandığımı hatırlayıp karnımdaki elimi indirdim. aylin dışarı çıktığında mutfakta sadece ikimiz kalmıştık.
"iyi misin?" dedikten sonra elini alnıma değdirip yüzüm solgun olduğunda yaptığı gibi kendince ne olduğunu anlamaya çalıştı. iç sesim konuştu "sorun alnımda değil, karnımda" derin bir nefes alıp aklımdaki düşünceyi kovdum.
"normal gibi ama... yemek yemiyorsun kaç gündür. neyin var güzelim?" elini uzatıp karnıma değdireceği anda geri çekildim. sorgularcasına baktı yüzüme. "dolunay saçmalıyorsun, hiç dokunmadığımı mı sanıyorsun?" ne diyordu bu? farkında mıydı her şeyin? en başından beri biliyordu da benimle oyun mu oynuyordu? dehşetle sordum.
"ne? neye?" alık alık yüzüme bakıyordu. ben de farklı değildim. omuzunu silkti.
"karnına." omuzlarımdan kalkan tonlarca yükle beraber ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktım.
"tamam. evet. başka ne olacaktı ki zaten" başını hafifçe yana yatırdı.
"son zamanlarda çok tuhaf davranıyorsun? bir şey olduğunun farkındayım ama ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. olan şeyi kendine saklamak istiyorsan pekala dolunay, sakla. ama ben senin yanındayım ve asla da gitmeyeceğim. seni rahatsız eden şey neyse, beraber atlatabiliriz. bunu biliyorsun değil mi?" atlatamazdık. o öğrendiği anda kaçardı benim yanımdan. yine de endişelenmesini istemediğim için başımla onayladım. oysa biliyordum, asla yanımda durmayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN 2 (Tamamlandı)
Teen Fiction"Dolunay, resmen çocuk gibi trip atıyorsun bana. Altı üstü oyundaki birinciliğini çaldım ne yapsaydım?" sinirle elimdeki telefonu bırakıp homurdandım. "birinciliğimi çalman, trip atmam için gayet yeterli bir sebep. ayrıca sen benim boşluğumdan fayda...