Arkadaşlar özgenin internetin de bir sorun varmiş bu yüzden bölümler biraz geç gelebilir. Ben arkadaşıyım yorum ve votelerinizi bekliyoruz. Öpüldünüzz
"Bu iğne seni birkaç saat uyutacak.Sonra gidebilirsin."Doktor elindeki şırıngaya cam şişedeki sıvıyı çekti.Karşı koymak bile zor geliyordu bana."İstemiyorum" bile diyemiyordum.Sadece boş boş bakıyor ,yemek dahi yemiyordum.
İğne koluma ne zaman battı hissetmemiştim. Doktor şırıngayı çöpe atıp eldivenlerini de attı ve beni odada yanlız bıraktı.
Olayın üzerinden 2-3 gün geçmişti ve ben bu süre boyunca her gün sinir krizleri geçirmiştim. İğnelerle uyutmuşlardı ve Erebus yanıma yaklaşmamıştı. Çıkmak istiyordum. Buradan çıkıp, hepsinin canına okumak istiyordum. Bu pek mümkünmüş gibi görünmüyordu.İlacın etkisiyle göz kapaklarım yavaşça kapanmadan önce gözümden bir damla yaş aktı ve süzülerek dudağımdaki yaraya değdi. Daha sızısını hissetmeden uykuya daldım.
********
"Günaydın Jeanine." Doktor sırıtarak içeri girdiğinde boş boş yere bakıyordum.
"Bugün koğuşuna geçiyorsun. Durda kalkmana yardım edeyim."
Elini uzattığında ve kolumu tuttuğunda sadece elini ittim ve doğruldum. Ters ters baktığını hissetsemde eğilip ayakkabılarımı giydim ve koridora çıktım. Etrafta farklı koğuşlardan insanlar ve doktorlar vardı. Kimsenin yüzünde en ufak mutluluk kırıntısı yoktu. Gözlerim fena sızlıyordu. O kadar çok uyutmuşlardı ki artık şişmenin farklı bir boyutuna geçmişti. Yürürken biri bana çarptığında irkildim ve karşımdaki manzara karşısında kaşlarımı çattım. Karşımdaki Samantha'ydı. Yüzünde derin olmayan -yeni olduğu belli - yaralar vardı ve gözleri kan çanağıydı. Bakışlarını yavaşça gözlerime çevirdi. İkimizde birşey söylemedik. Ne söyleyebilirdik ki "sana ne eziyet yaptılar?" mı? Öylece geçip gitti.
Koğuş 21'e geldiğimde elimi cebime atıp tek kullanımlık kartı küçük ekrana okuttum ve kapı hızla açıldı. Koridoru geçip odaya geldiğimde kapıyı açmak için elimi uzattım ama daha ben açamadan kapıyı Erebus açtı. Ona baktım.
"Sonunda çıkardılar demek."Sesinde yine o ilk günkü alay vardı ,fotoğrafı görüp bana sarıldığında ki merhamet tınısı değil. Böylesi çok daha iyiydi belki de. Acımasını istemiyordum.Cevap vermeden içeri geçtim ve kenardaki bardağa su doldurdum. Kapıyı kapatıp bana baktı. Suyu içip bıraktım ve duş için banyoya girecekken beni durdurdu.
"Daha 2.aşamada bu kadar paramparça mı olacaksın?" Sadece gözlerine baktım.
"Konuşsana."Cevap vermedim.
"Tanrı aşkına ben mi yaptım tüm bunları ?!"Yüzüne bakmaya devam ettim. Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra homurdanıp sertçe kolumu bıraktı.
"Senin için 3.aşamayı ertelemelerini sağladım. Eğitimi yarına aldılar. Kendini toparla da şu suratına bir gülümseme yerleştir." Tam bir mankafaydı. Tam anlamıyla buydu gözümde. İlerleyerek içeri geçti ve televizyon sesi yükseldi. Duşa girmeden önce aynanın karşısına geçip kendime baktım. Ne kadar aciz olduğuma,Erebus'a ne kadar kızsamda dediği gibi paramparça olduğuma. Daha ne kadar süredir buradayım ki bu kadar dağılabilmiştim. Gözlerimi kırpıştırıp üzerimdekilerden kurtuldum ve sıcak suyu açtım. Sırtımı duvara yaslayıp yere oturdum ve başımı dizlerime dayadım.
![](https://img.wattpad.com/cover/30842771-288-k477010.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ
Teen FictionBir çift mavi göz size ne ifade ediyor? Acı,umut,pişmanlık,aşk,heyecan? Jeanine için hiçbir şey ifade etmeyen o gözler,artık yıkımı sembolize ediyordu. Ya sonra? Yıkımdan geriye ne kalacaktı? Öfke ve hayal kırıklığımı? Hayır. Sadece hissizlik.