Büyük bir kargaşa ve gizemin tam olarak ortasındaydık. Gün geçtikçe kendimiz çözümler üretiyor, bunun mantıklı olduğuna karar veriyor ve buradan kurtulmak adına bu yönde çabalıyorduk ancak sonra bir anda tüm çabalar silinip süpürülerek olay bambaşka bir boyuta dönüp tüm gayretlerimizi, hırslarımızı yok ediyordu.
"Nasıl yani? Şimdi siz hep buradaydınız ama aşağıdaki odalardan birinde kilitliydiniz öyle mi? Sonra nasıl kurtuldunuz amına koyayım? Metal kapıyı mı kırdınız?"
Niragi'nin ardından sesi çıkan ve onun en yakın arkadaşlarından olan Junwoo aramıza yeni katılanların, söylediklerine göre başından beri burada olup ancak aşağıdaki bir odada kilitli kalanların yüzünde suçlama ifadesiyle tam olarak karşılarına geçti. Kaldırdığı tek kaşıyla sınıftaki tahtanın önüne dizilen gençlere öyle bir bakıyordu ki sınıf arkadaşlarımız olmayan ve hatta okulda bile daha önce görmediğim kişilerin ortamdaki gerginlikten konuşmak yerine çekinmelerini sağlıyordu.
"Hayır kırmadık." dedi masumca yere diktiği gözlerini zar zor Junwoo'nun irislerine çıkaran, yaklaşık birkaç dakika önce beş kişi olarak kendilerini tanıttıklarından adının Jimin olduğunu bildiğim kişi. Kısa boyuna karşılık fiziği epey dikkat çekici gözüküyor, üzerindeki gri ve bol eşofman takımı onun beyaz teni ile simsiyah saçlarıyla uyum sağlıyordu. "Dediğimiz gibi başından beri kilitliydik aşağıda. Sonra ne oldu bilmiyorum ama duyduğumuz silah seslerinin ardından işler değişti. Kapı kendiliğinden açıldı. Bizler de yukarı çıktık."
Güneşin ışınları küçüçük camdan tam olarak saçlarıma vurup altınımsı bir görünüm veriyorken oturduğum sırada kurşunun sıyırdığı, Taehyung'un okul çantasına yedek olarak attığı beyaz tişörtünün bir parçasıyla sarılı olan bacağıma baktım. Güçsüz düşen bünyem sonucu bayıldıktan sonra beni sınıfa taşımış üstelik tişörtünden bir parça yırtarak bacağımı sarmıştı. Kanın durduğunu tahmin ediyordum ki artık sızlaması da eskisi gibi değildi.
Konuşmak adına yanında dikilip kollarını göğsünde birleştiren Taehyung yeni gelenlere doğru bir adım attığında gözlerim her yere ölü gibi bakan, kırmızı gözlerini acısada kırpmayan Rose'ye değdi. Onun da kolu sarılmıştı fakat acısı şu an benimki gibi daha da büyüktü. "Hiç mi bağırmak aklınıza gelmedi? Kaç kere aşağıya indik biz."
"Bağırdık." diye Taehyung'a karşılık verip öne atladı dalgalı koyu kestana saçlara sahip olan Hoseok. "Kapıyı bile yumrukladık. Duymadınız."
"Sağır mıyız oğlum biz? Hadi diyelim şu berbat yere ses yalıtımı yaptılar. Kapıyı yumruklayacaksınız ve biz duymayacağız?" Alayla güldü arkadan öne doğru gelen Sunoo. "Dalga mı geçiyorsunuz bizimle?"
"Ne dalgası anasını satayım? Duymadınız işte. Ayrıca neden yalan söyleyelim? Sizin gibi biz de burada mahsur kaldık."
Bembeyaz tene, düz ve küllü açık kumral saçlara, siyah eşofman takımına sahip olan Yoongi; Taehyung, Junwoo ve Sunoo'yu umursamadan es geçip sanki saatlerce ayakta durmuş gibi yorulmuş olan bedenini boş sıraya atarak yayıldı.
"Bilmem." dedi Seokjin dalgın, konuşmayan, sadece oturduğu sırasında ileri geri sallanan Jisoo'nun yanında ayakta dikilirken. "Neden yalan söyleyebilirsiniz acaba? Belki de Kırmızı sizlersiniz. Zaten tek kişinin tüm cinayetleri işlemesi olağanüstü gibi duruyor."
"Sen hiç polisleri dinlemedin galiba." Sırtını beyaz tahtaya veren Namjoon ellerini siyah dar kot pantolonun üzerine geçirdiği açık gri, bol kapüşonlusunun ceplerine soktu kısık gözleriyle Seokjin'e kafa tutarcasına bakarken. "Kırmızı tek kişi. Zaten seri katiller organize hareket ederse yakalanma ihtimalleri o kadar fazla olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı, taennie
FanfictionKırmızı, zorbalık yapan öğrencileri öldüren bir seri katildi.