Bir saati geçkin bir zamanı gerimizde bırakmıştık sanki on dakika geçmişçesine. Gözlerimin kararmasını, bayılacak gibi hissetmemi yorgunluğun yanı sıra açlığa da bağlıyordum ki benim gibi hisseden çok olduğundan herkes, Kırmızı'nın oyun için aldıkları dışında herkes, çantasında veyahut yanında ne varsa ortaya koymuş, tüm yiyecek ve içecekleri dikkatlice hak geçmemesi adına paylaştırmıştık aramızda. Karnımızın doyması ağır bir uykuyu ve tembelliği hemen beraberinde getirmişti ancak dinlenecek vaktimiz yoktu. Son oyunu oynayarak buradan kurtulmalıydık, kimsenin ölmesine izin vermemeliydik, kazanmalıydık.
"Daha iyi misin?" diye sordu Taehyung önümde diz çökmüşken. Bordo rengi boya dolu kovaya batırılıp çıkarılmış gibi gözüken bacağımdaki kumaşı özenle çıkarmıştı, şimdi de yenisini canımı acıtmamak adına bağlamışken son düğümü atar atmaz sordu sorusunu yerden kalkmadan.
"Evet, teşekkürler." diyerek mırıldandım oturduğum sırada yukarıdan yorulmuş çehresini inceliyorken. "Güzel." diye fısıldadı, bacağıma son kez bir bakış attıktan sonra aheste aheste kalkıp yanıma oturdu. "Bu işin sonunu göremiyorsun değil mi?" Derin bir iç çekti, göğüs kafesi usulca kalkıp indi; karşısındaki, yani sıralara veya yere bezmişlikle çaresizlik arasında oturan kişilerde göz gezdirdi. "Kazanacağız diyorsun, kitabımdaki karakterler başaramadı biz başaracağız diyorsun, herkesin karşısında dimdik duruyorsun ama..." Sustu, esmer boynu sayesinde bana döndüğünde gözlerimi kırpmadan masumca onu dinleyen benle karşılaşmıştı. "Ama herkesten daha çok korkuyorsun."
"Evet." dedim alenen, saklamadım ya da çekinmedim. "Herkesten daha çok korkuyorum çünkü karşına bak bir Taehyung, arkadaşlarımıza bak." Tüm kişilerde gezdi hüzünle dalgalanan harelerim. Tek tek herkesi inceledi. "Sorumluluk alıyorum, size bunları ben yaşatıyorum, umut vadediyorum. Arkamda birçok kişinin olması, yanımda durmaları güzel, güzel fakat başaramazsak güven dolu bakışlar ucu zehirli birer ok olarak dönecek bana. Arkadaşlarımın güvenini kırmaktan, kimseyi kurtaramamaktan; işte en çok bunlardan korkuyorum. "
"Haklısın ama ben sana güveniyorum." dedi tek nefeste. "Sen başaracaksın. Nereden biliyorsun ya da nasıl bu kadar eminsin diye sorma." Elini ensesine attı, hoş bir tebessüm kondu solgun iki et parçasına, aşağıya eğdiği başını ansızın bana çevirdi. "Hani hisseder ya insan böyle-"
"Hadi ya. Hisseder mi insan? İşe yarıyor mu bu taktikler Taehyung?" Ne ara arkamıza geçtiğini bilmediğim Junwoo o kadar sinsi ve sessiz yaklaşmıştı ki bize nefesini dahi hissedememiştik. Sağ elini Taehyung'un omzuna, sol elini benim omzuma aniden koyup ortamıza doğru eğildi ve ona bakmamızı sağladıktan sonra alayla gülmeye başladı. "Çocuğa bak ya. Bu durumda bile romantizm yapıyor."
"E tabiî." dedi Yoongi orta şerite mensup iki sırayı birleştirmiş kendine yatak yapıp rahatça uzanıyorken. "Çocuk buradan çıktıktan sonraki hayatını düşünüyor oğlum. Yalnız iyi seçim kanka." Sağ elini kalıdırıp tamam işareti yaptı, bir gözünü kırptı Taehyung'a doğru, ardından beni süzdü. "Tebrik ederim, mal mülk yerinde."
"Lafını bil düzgün konuş, gebertirim seni." dedi Taehyung, sağ gözü öfkeyle seğirdi. Ardından hafif sola dönerek Junwoo'nun omzundaki elini sertçe itti ve onun boşluğa düşmesini sağladıktan sonra "Sen de siktir git şuradan." diye tısladı.
Junwoo son anda toparladı kendini, kendine yediremediğinden dilini ağzının içinde döndürdü ve parmaklarını kütletti. "Düne kadar kedi gibi pısıyordun lan. Şimdi böyle kükremenin sebebi bir kadının arkasına saklanmak mı?"
"Ulan ben senin..." Taehyung aniden hareketlendiğinde kolundan tutarak bir olay çıkartmaması adına başımı iki yana salladım, burnundan gergince nefes verdi ve kapakları hiddetle birkaç kez açılıp kapandı lâkin karşı çıkmadı. Ne yeri ne zamanıydı ki düşünmemiz gereken bir not kağıdı ile başarıyla tamamlamamız gereken oyun vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı, taennie
Fiksi PenggemarKırmızı, zorbalık yapan öğrencileri öldüren bir seri katildi.