Ruhsuz 18

284 23 11
                                    

Melis duştan çıkıp üzerine bir eşofman ve tişört geçirdikten sonra yatağına uzandı. Gözlerini tavana diktiğinde gün boyunca kaçındığı düşüncelerin hepsi bir bir zihnine doluşmaya başladı. Bu gerçekle baş edemiyordu, artık bir annesi vardı ve hayatının ortasına bomba gibi düşmüştü. Onunla ne yapması nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Düşüneceğini söylese de şimdiye kadar özenle kaçmıştı bunu düşünmekten. Keşke  bir işaret gelse, diye düşündü. Ne yapacağına dair ufacık bir işaret.

Sevgi Hanım'la konuşmuştu, Mert'le konuşmuştu, Furkan bile ilk günkü tavrına rağmen o kadınla konuşmasını istemişti. Herkes onun bir bir şansı hak ettiğine ve suçsuz olduğuna inanıyordu. Babasının onu kaçırdığına, annesinin varlığından bile haberi olmadığına ve tek suçlunun babası olduğuna inanıyorlardı. Annesi masumdu. Ama Melis de masumdu. Hiçbir suçu yokken onca acıyı çekmişti. Onların ayrılığının suçu da Melis'e yüklenmişti.

Bir yanı Polyannacılık oynuyor ve her şeyin güzel olduğunu söylüyordu ama diğer yanı hayatına aldığı her insan için acı çekeceğini bağırıyordu. İlki sadece umuttu, ikincisi tecrübe. Polyanna, diye düşündü annesini daha fazla düşünmemek için. Kimdi acaba bu Polyanna? Herkesin dilindeydi. İyimser insanlara dendiğini de biliyordu. Gerçekte yaşamış biri miydi? Hangi olay karşısında nasıl davranmıştı da günümüze kadar gelmişti bu olay? Üniversite sınavına hazırlanırken soru paragraflarından birinde Polyanna Sendromu diye bir şey okuduğunu da hatırlıyordu ama bu kelimenin ortaya nasıl çıktığını bilmiyordu. Herkesin bildiği bu kişiyi bilmediğine göre bir masal kahramanı olmalıydı. Çünkü Melis hiç masal bilmezdi. İlkokulu yurda bağlı olan okulda okumuşlardı ve hocaları da en az Canavar kadar sertti. Ne okulda, ne akşam yatağına girdiğinde, hiç kimse ona masal okumamıştı. Bunu hatırlayınca içi acıyla doldu Melis'in. Hayır hayır, giden günleri geri getirmesi mümkün değildi. Şu saatten sonra da ihtiyacı yoktu o kadına.

Daha fazla düşünmek istemediği için kararını vermiş bir şekilde yataktan kalkıp üzerindeki eşofmanları çıkardı ve bir pantolonla tişört geçirdi. Başına şapkasını da taktı. Bir internet kafe bulup Polyanna'yı araştıracaktı. Kimseye ihtiyacı yoktu. Kendi kendine öğrenebilirdi her şeyi. Sırf sınava girmek için içeriklerini ezberlediği klasik romanlardan başka bir şey bilmemek ona acı veriyorsa öğrenecekti. Polyanna'yı da öğrenecekti diğer masalları da.

Kaldığı deponun kapısını kilitlerken yanıbaşında Furkan belirdi.

"Bir yere mi gidiyordun Maviş?"

"Evet." Dedi Melis anahtarı cebine atarken. "Sen ne yapıyorsun burada?"

"Seni almaya gelmiştim."

"Sebep?"

"İlay'ın ricası. Yardımına ihtiyacı varmış."

"Ne yardımı?"

"Bilmiyorum Maviş. Bana bir şey söylemedi. Sadece seni alıp gelmemi ve acele etmemi söyledi. Sesi telaşlıydı." Melis bir an durup Furkan'ın yüzüne baktı.

"Neden sana söyledi bunları?"

"Mavişim neden her şeyi sorguluyorsun? Senin telefonun mu var da sana söylesin? Kaldığın yeri bilen tek kişi de benim." Melis başını sallayarak arka kapıya yöneldi.

"Gidelim o zaman." Furkan Melis'in arkasından ilerlerken gülümsedi ve telefonundan bir mesaj gönderdi Burcu'ya.

Tamam.

İyi ki Salih Furkan'ı onlara yönlendirmişti. Yoksa hayatta bir şey yapamaz deli danalar gibi koştururdu ortalıkta. Ama harika bir organizasyon ve işbirliğiyle ortaya güzel bir şeyler çıkmıştı. Umarım Melis de beğenir, diye geçirdi içinden.

RUHSUZ (Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin