41

470 48 14
                                    

Sehun'la birlikte kafenin olduğu sokaktan çıkmış, gezmeye başlamıştık. Onu en güzel yerlere götürüp ona en güzel anıları yaşatmak istiyordum. Suncheon, her yeri yemyeşil olan doğal bir yerdi. Ama Sehun Seul gibi bir yere alışkın olduğu için onu nereye götürmem gerektiğini bilmiyordum. Büyük bir kararsızlıkla ofladığımda Sehun bana dönüp gülümsedi. "Ne oldu?"

"Seni nereye götüreceğimi bilmiyorum."

Yanağımdan makas alıp güldü. "Herhangi bir yer olur. Sadece otursak da olur. Sevdiğin bir yer olsun, yıllardır buradasın sonuçta. Bir sürü yer biliyorsundur."

"Aha! Buldum!" diye istemsizce bağırdığımda bana gülmüştü. Elinden tutup çocuk gibi koşmaya başladım, o da benim gibi koşuyordu.

"Niye koşuyoruz Jongin?"

"Bilmiyorum ki... Aksiyon olsun diye şey ettim."

Tekrar gülüştükten sonra durağa doğru yol aldık, otobüse binip sonuncu durakta indik. Şehrin bir ucundaydık ve burası benim için cennet kadar güzeldi. Bir çiçek tarlasından farksızdı, bütün semtleri gezsem burası yine favorim olurdu.

Yemyeşil otların arasından yürürken ellerimizi kenetledim. Kısa süreliğine gözlerimi kapatmış ve huzuru tatmıştım. Sehun etrafı incelerken konuşmuştu. "Burası çok güzelmiş harbiden. İnsanın içi açılıyor."

İleride rengarenk çiçeklerin olduğu kısmı gösterdim. "Şuraya bak, senin kadar güzeller. Gel, oraya gidelim papatyam."

Sehun utandığını belli etmemeye çalışıyordu ama istemsizce elimi sıkması bile bunu anlamama yardım ediyordu. Çiçeklerin yanına gittiğimizde rengarenk papatyaları ona gösterdim. Sehun birden hapşırdı.

"Bak, senin gibi bunlar da papatya. Ama sen en güzel papatyasın." derken büyük bir papatyayı koparıp ona uzatmıştım.

Art arda iki üç kere hapşırınca güldüm. "İyi misin?"

"Evet, evet. İyiyim."

Sarı papatyalardan birini kulağının üstüne sıkıştırmak istemiştim ama geriye kaçmıştı. Birkaç kere daha hapşırınca, bu sefer gözlerinin de sulandığını fark etmiştim.

"Ay Sehun yaa! Hava değişikliğinden falan hasta mı oldun acaba?!" diye telaşla konuşunca beni sakinleştirmek ister gibi ellerimi tutmuştu.

"Yok ya- Hapşu! İyiyim ben. Hapşu!"

"Ya Sehun! Niye bu kadar hapşırıyorsun? Buraya gelirken hasta mıydın?"

Başını hayır anlamında salladığında dudaklarımı büzdüm. "Neyse azıcık bekle, sana papatya toplayayım. Ondan sonra seni güzel bir çorbacıya götüreyim de iyileş sevgilim."

Bana gülerek bakarken, ben onun için bir sürü papatya toplamıştım. O da benim videomu ve fotoğraflarımı çekiyordu. En sonunda elimdeki bir sürü papatyayı ona uzattım. "Al papatyam."

Geri çekilip üst üste birkaç kere daha hapşırdı. Sonra bana bakıp gözlerini kaçırdı ve tereddütle konuştu. "Jongin... Aslında papatyanın papatyalara alerjisi var." Bunu duyunca ifadesizce bir ona, bir elimdeki papatyalara baktım ve üzgün bir şekilde topladığım papatyaları ağzıma sokmaya çalıştım. Çok komik görünmüş olacak ki büyük bir kahkaha patlatmıştı.

"İnsan önceden söyler Sehun." dedikten sonra ona takamadığım için bir papatyayı kendi kulağıma takmıştım. Diğer papatyaları toprağa geri sokmaya çalıştım. "Özür dilerim papatyalar. Aptal babanız sizi öldürdükten sonra söyledi alerjisi olduğunu."

Cake'talk•
•Anasayfa•

kekhun

Cake'talk •sekai•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin