İki gün sonra
Çıkardığım ders notlarını temize çekerken, gelen mesaj bildirimiyle telefon ekranım açılmıştı. Yine Sehun'dandı, derin bir nefes verdim ve mesajı görmezden geldim.
Luhan mevzusunun üstünden iki gün geçmişti. Bir boklar döndüğünü biliyordum ama eski sevgilisi olduğunu hiç beklemiyordum. Sehun biraz "gelen gelir, giden gider" havasında bir çocuktu ve eski sevgilisiyle nasıl arkadaş(!) kalabilmişti, emin değildim. Hem de öyle böyle değil, bayağı samimi bir arkadaşlık vardı aralarında. Bu olay ne kadar hoşuma gitmese de Sehun üzüldüğü için, aklımdan geçirdiğim sert sözleri ona söyleyemedim.
Sadece yakın olmalarını istemediğimi dile getirmiştim ve ağlamaya başlamıştı. Luhan'ın onun için gerçekten özel olduğunu, lise zamanlarında yanında kimse yokken sadece Luhan'ın ona iyi davrandığını, babası ölünce bile cenazeye gelen tek arkadaşının o olduğunu anlatmıştı. Ne kadar üzülsem de aralarındaki garip sevgi bağını hâlâ rahatsız buluyordum.
Israrlarıma dayanamayıp neden böyle yaptığım hakkında söylenip ayağa kalkmıştı. Ben de öfkeli bir şekilde karşısına dikildiğimde olanlar olmuştu. Zaten o kısımlar aklımdan çıkmıyordu.
"Sen uzak dur dediğinde ben Soo'dan uzak durmuştum ama!" Evde yankılanan sesimle kaşlarını çattı.
"Ne uzak durmak ama! Konuyu sakın oraya çekme. Beş kere, beni tam beş kere kırdın sen o geri zekalı herif yüzünden! Ben seni kaç kere hayal kırıklığına uğrattım Luhan yüzünden?" Biraz duraksayıp bağırdı. "Hiç!"
Ona doğru bir adım atıp bu sefer gerçekten kavgacı bir tonla bağırdım. "Çünkü o benim kaç yıllık arkadaşımdı! Luhan senin için nasıl özelse o da benim için öyleydi. Ama ben senin için yavaş yavaş siktir edip unuttum onu!"
Sehun dudaklarını yalayıp inanamaz gibi bana baktı. "Şaka mı yapıyorsun? O pezevenk arkadaşınla benim suçsuz Luhan'ımı karşılaştıramazsın bile!"
Bir yandan haklı olduğunu biliyordum ama diğer yandan o, Luhan'ı böylesine savunurken Kyungsoo'ya laf etmesi sinirimi bozmuştu. "Sallamayı kes. Sana, ona küfür etme hakkını kim-"
Sehun'un elini sert bir şekilde yanağımda hissedince sözlerim yarım kalmıştı. O ise tekrar bağırmıştı. "Hala onu nasıl savunabilirsin?! Kim Jongin, sen delirmiş olmalısın!" Hayatımda ilk defa birinden tokat yemiştim ve bu tokadın, sevgilimin eski sevgilisi konusundan dolayı atıldığını bilmek gururumu kırmıştı. Sadece bir tokat, acımamıştı fazla. Birkaç saniye yanağımda kendini belli edip sonrasında yok olmuştu. Pek önemli bir şey değildi. Ama bu tokadı, hayatımdaki en sevdiğim kişi, eski sevgilisini korumak için bana attığından oldukça kalp kırıcı gelmişti. Eminim Sehun'la yumruk yumruğa kavga etsek canım bu kadar yanmazdı.
Karşımdaki adama cevap vermeden bir adım geriye gittim. Gözlerim birkaç saniye gözlerinde gezdi, sonra tekrar yere döndü. Bir tokat için ağlamak elbette saçma olurdu. Fakat şu an ağlamamak için kendimi zorluyordum. Sessiz kalıp tekrar ona baktığımda, o da kendine yeni gelmiş olacak ki bana doğru adım attı. Pişman ve üzgün bir şekilde ellerini yanaklarıma uzattığında, sessizce konuştu. "Jongin..." Alt dudağını ısırırken ellerini ittim.
"Ne bok yersen ye Sehun. İstersen vıcık vıcık ol, umurumda değil artık." Ne sakin ne sinirli bir şekilde söylediğimde ağlamaklı bir surat ifadesiyle bana baktı. "Jongin, lütfen..."
"İstersen benden daha samimi ol, sorun değil. Ama sakın bir daha eski sevgilini savunmak için bana bu tarz hareketler yapma." Bu sefer gerçekten burada durmak istemediğimden eşyalarımı alıp evden çıkmıştım. Arkamdan gelmeye çalışan Sehun'a öyle bir bakış yollamıştım ki, bir adım daha atabileceğini sanmıyordum.
Tüm bu olanlardan sonra Sehun'un aramalarına ve mesajlarına hiç bakmamıştım. Çünkü gerçekten kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilmiyordum. Kyungsoo konusunda onu oldukça kırmıştım, bunu biliyordum ama geriye kalan bütün konularda kendimi haklı buluyordum.
Öncelikle o gün Luhan kendisi eve gelmemeyi tercih etmişti, bunun benimle bir alakası yoktu. Sadece Sehun'u görünce öyle sevinç ve heyecan dolmuştum ki çocuğu bir anlığına unutmuştum.
İkinci olarak, ben Kyungsoo konusunda neredeyse her şeyi Sehun'a açıklıyordum. O ise; Luhan'la eskiden sevgili olduklarını, hatta Luhan'ın ondan hoşlandığını benden saklamıştı. Üstüne üstlük o kadar yakınlardı ki asla eski sevgili olduklarını düşünmezdim!
Başka bir sürü küçük küçük olaylar vardı. Ona sürpriz yapmaya gittiğimde, karşılaştığım şey depresif bir Sehun'du. Sebebiyse, beyefendinin eski sevgilisinin üzülmüş olmasıydı! Aman ne düşünceli!
En sinirlendiğim şey ise, Luhan'a toz kondurmamak için bana bir tokat atmasaydı.
Göz yaşlarımı tutamazken elimin altındaki defter ve kalemi sinirle ittim. Masanın üzerinde Sehun'la olan fotoğrafımızın çerçevelenmiş halini alıp duvara fırlattım. Cam kırıkları etrafa saçılırken sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım.
Üçüncü ayımızı kutlamak için yanına gitmiştim ama bu bizim sonumuz muydu? Ve sonumuz böyle saçma bir sebepten mi geliyordu? Şu an kendi halime gülmek istiyordum ama gülemeyecek kadar yorgun ve çöküntüdeydim. Kendime hakim olamayarak ayağa kalkıp masanın üstünde ne varsa yere attım. O kadar sinirliydim ki birilerini dövmek istiyordum, bir şeyleri paramparça etmek istiyordum!
Sesleri duyan annem endişelenmiş olacak ki odama gelip kapımı açmıştı. "Oğlum ne oluyor?!"
"Yok bir şey! Beni rahat bırakın! Bana bir şey sormayın, yanıma gelmeyin, hiçbir şey vermeyin!"
Saçma bir şekilde şimdi de tüm sinirimi annemden çıkartıyordum ve bunun tüm sorumlusu, ya eski sevgilisine çok bağlı olan Sehun'du ya da eski sevgilisinde böylesine büyük bir etki bırakan Luhan'dı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cake'talk •sekai•
FanfictionJongin, 3 GB internet kazanayım derken hayatının aşkını kazanmıştı. ❁sekai - texting > çerez tadında, minik ve soft bir hikaye