2.2 | âciz feryatlar

1K 124 26
                                    

Bedenini taşımaktan vazgeçmiş olan Alyss, yarı kapalı gözleriyle önündeki kül olmuş harabeye baktı.

Ne kadar uzun süredir hayatının kül oluşunu izliyordu, bilmiyordu. Kalçası, bu sert kaldırımların üzerine oturduğu için sızlamaya ne zaman başlamıştı, bunu da hatırlamıyordu. Yanaklarından artık kontrolünü kaybettiği damlalar süzülürken arada bir dudakları arasından fırlayan titrek hıçkırıklar haricinde haykırışlarına son verdiğinin bilincinde değildi. Yalnızca bedeni titriyor ve dişleri takırdıyordu.

Etrafında yaşanan hiçbir şeyin farkında değildi. Dakikalardır, belki de saatlerdir önündeki dehşet verici manzarayı seyrediyordu. Rüzgârla uçuşan ve bu bilinmez dünyada kaybolan her bir kül parçasını izlemişti, saymıştı. Zihninden, aynı anda binlerce farklı düşünce geçiyor ve hiçbiri işine yaramıyordu. Kafasının içinde olanların hızına yetişemiyordu hiçbir şey.

Kâbus olsun istiyordu. Bu da, gördüğü kâbusların bir alternatifi olsun ve uyansın istiyordu. Ancak uzun süredir oturuyordu ve uyanmıyordu. Acı gerçekti. Kehribar irislerinin hemen önündeki bu manzara gerçekti. Yüreğinden dalga dalga bedenine yayılan zehir gerçekti. Tırnaklarını avuçlarının içine bastırarak kanattığını fark ettiğinde biraz daha bastırdı. Belki, fiziksel acısı ağır basarsa, ruhunu harap etmiş olan bu acıdan biraz uzaklaşırdı dikkati.

"Alyss, güzelim, haydi kalk. Benimle gel."

İlk başta, sol kolunu kavrayan ve kendisini kaldırmaya çalışan bu güçsüz tutuşun kime ait olduğunu seçemedi. Ancak ses tonu bir yerlerden tanıdıktı ve bu sesteki şefkatli tını o kadar sıcak ve huzur vericiydi ki Alyss bu sönük ışığa tutunmak, aydınlığa kavuşmak istiyordu. Kehribar gözleri bir robot misali ağır ağır yanındaki bedene kaydı ve kızıl saçları seçebildi. Karnı son görüşünden beri hatrı sayılır derecede büyümüş olan Lily Potter, kendisini kaldırmak için eğiliyordu.

Yaşadığı felakete rağmen, hamile bir kadını eğilmek mecburiyetinde bıraktığı gerçeği Alyss'in kafasına dank etti ve bu somutluğa tutunarak ayaklandı. Avucu, bir kısmı kurumuş olan kanla kıpkırmızı kesilmiş ve dişlediği dudakları vişnenin güçlü bir tonuna bürünmüştü. Açık sarı saçlarının dipleri, geçirdiği sinir krizinde farkında olmadan çekiştirmesi dolayısıyla kıpkırmızıydı. Kehribar gözlerindeki ifade hiç kimsenin görmek istemeyeceği, ölmüş bir ruhun yansımasını barındırıyordu.

Lily, tüm bunlara rağmen bir an bile irkilmeden onun koluna girdi ve omzunu okşayarak nereye olduğunu göremediği bir tarafa yönlendirdi. Alyss, handan kalan küllere bakmayı ne kadar isterse istesin başını çevirecek takati kendinde bulamıyordu. Işığı göremiyordu. Büyük bir karanlık dişlerini üzerine geçirmiş, görünmez sicimlerini bileklerine dolamış; onu yanına çekiyordu.

Yüzünün önünde beliren bir başka tanıdık yüze daha fazla tepkisiz kalamadı. Uzun saçları karışmış ve düğüm düğüm olmuş olan Sirius Black'in gözleri kızarmış ve teni bembeyaz kesilmişti. Dikkatli baksaydı gözlerindeki ızdırabı görebilirdi Alyss, lakin kendi ızdırabında nefes alamayacak kadar boğulmuştu.

Boğazını tırmanan bir çığlık kanla kırmızıya boyanmış dudaklarından firar etti ve Lily'nin yumuşak tutuşundan kurtularak Sirius'un göğsüne yumruklar attı. Sirius onu dirseklerinden yakalamış, gözlerinde parlayan yaşlara rağmen ayakta tutarken boğuk, anlaşılmaz sözcükler bağırıyor ve hıçkırıklarla ağlıyordu Alyss. Gözyaşları kehribar gözlerinde ölü hareler var ederken hiçbir şey göremiyor, yalnızca karşısında duran bedene olanca gücüyle vuruyordu.

Kendisini izleyen James, Remus ve Peter'dan haberi yoktu. Önleyemediği bir başka sinir krizi bedenini yıkımdan yıkıma sürüklüyor, gaileler ruhunu sarstığı kadar bu âciz bedeni de sarsıyordu. "O gitti..." diye fısıldadı başını sertçe karşısındaki göğse yaslarken. Hıçkırıklar çelimsiz vücudunu titretti. Sirius'un kollarını dolayarak onu ısıtmaya çalıştığını fark edemeyecek kadar acı çekiyordu. "Kül oldu."

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin