Sirius Black, sabah uyandığında kendini öyle iyi hissediyordu ki kahvaltısını aşağıda edebileceğini düşünmüştü.
Bir kez daha paltosunu üzerine geçirip, basamakları inmeye başladı. Başındaki silik ağrı arada bir rahatsızlık verse de, bir önceki güne nazaran kat kat iyi olduğu kesindi. İlk önce vals... İtiraf etmesi gerekirse, bir han sahibi olan Alyss'in vals biliyor olması onu epeyce şaşırtmıştı. Bunu kesinlikle aşağılamak gayesiyle söylemiyordu, ancak kendisi bile vals yapmayı çocukluğunda, sırf Black ailesine mensup olduğundan öğrenmeye mecbur bırakılmıştı. Tabii sonra, vals yapmayı büyükbabasının öğrettiğini duyunca anlamlandırabilmişti az buçuk.
Büyükbabası... Alyss ondan bahsederken hüngür hüngür ağlamıştı omzunda. Öyle ki, âdeta içinde tuttuğu zehiri kusuyordu hıçkırıklarıyla. Sanki uzun zamandır birilerine anlatmak istiyormuş da yapamıyormuş gibiydi. Bu açıdan bakıldığında, Sirius ile birbirlerine çok benziyorlardı. Sirius da yalnızdı. Onun da anlatmaktan korktukları, kime anlatacağını bilemedikleri vardı. Belki de kendisini devamlı Alyss'e çeken buydu.
Basamakların sonuna ulaştığında, handaki masaların tek tük dolu olduğunu gördü. Bir önceki gün yemeğini odasına isteyen adam, masalardan birinde kahvaltı ediyordu. Sirius'un daha önce görmediği bir çift de kapıya yakın bir masada karşılıklı yemek yiyorlardı. Dudaklarındaki, âdeta Sirius Black ile özdeşleşmiş, alaycı kıvrımla kasa kısmına ilerleyip yüksek sandalyelere oturdu. Kasa kısmı olan bu kısım, aynı zamanda bar görevi görüyordu ve Sirius, kahvaltısını Alyss'le karşılıklı yapmayı yeğlerdi.
"Günaydın." diye şakıdı mutfak kapısını ayağıyla ittirerek bar kısmının arkasında beliriveren Alyss. Elinde bir tabak ve çatalla bıçağı tutuyordu. Hemen Sirius'un önüne onları yerleştirirken, sanki bir önceki gece içi dışına çıkacak kadar ağlamamış gibiydi hareketleri. Sirius, bir defa daha hayran kaldı karşısındaki bayanın güçlülüğü karşısında. Şaşkınlıkla, "Günaydın." diye yanıtladı.
"Ah." dedi şaşkınlığının ayrımına varan Alyss. Açık sarı saçlarıyla yaptığı tek örgü omzunun üzerindeyken bu balıksırtı örgüden fırlayan birkaç tutam, onu olduğundan da güzel göstermişti. "Geldiğini basamaklardaki gıcırtılardan anladım." diye açıkladı, yerleştirdiği tabakları ve çatal kaşığı işaret ederek. Lakin Sirius'un şaşkınlık dolu bakışları son bulmamış, aksine gözleri daha da irileşmişti. Alyss, üzerindeki bu bakışlar karşısında al al olan yanaklarıyla gözlerini kaçırdı. "Basamaklardan inerken biraz sert basıyorsun da, normalden daha fazla gıcırtı çıkıyor."
Köşeli jetonunun düştüğünü gösteren bir nida patlatan Sirius, onun ifadesini gördükten sonra kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Onun ahenkli, senkronize gülüşü karşısında Alyss de daha fazla dayanamayarak ona katıldı. İkisinin de gülüşleri, olması gerekenden biraz daha gürültülüydü ancak ne müşteriler rahatsız olmuştu ne de onlar durmayı düşünebilmişlerdi. En sonunda burnunu çekerek kendini frenleyebildi Sirius.
"Eh, Alyss..." diyerek sırıttı. Kendini engelleyemiyordu, yıllar boyu içinde bulunmuş olan flörtöz Sirius Black illaki gün yüzüne çıkmayı başarıyordu. Ellerini saçlarından geçirerek öne doğru eğildi ve yüzünü Alyss'inkine biraz daha yaklaştırdı. Artık alışmıştı burnuna dolan yasemin ile ardıç kokusuna. "Madem yere nasıl bastığımı bile biliyorsun, senin elinden lezzetli bir kahvaltı yemek isterim."
Utancını kanıtlayan allanmış yanaklarına rağmen soğukkanlı bir sesle, "Hay hay." dedi ve gülümseyerek yeniden mutfak kapısına yöneldi genç kız. Belki bu da Sirius'u ona çeken şeylerden biriydi. Utancının arkasında oluşu, güçlü duruşu ve soğukkanlılığı. O gittikten sonra etrafına bakındı genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬
Hayran KurguSirius Black, bulutların olanca gücüyle ağladığı ve yağmur damlalarının kurşun sertliğiyle yeryüzüne düştüğü soğuk bir günde yürüyüş yapmak için Hızır Otobüs'ten indi. ❈ 01.05.2021 | #magic kategorisinde birinci, 01.05.2021 | #marauders kategorisind...