2.1

1.1K 129 21
                                    


Michael Clifford.

Dan, bahçe kapısını açıp taşlı ve hafif çamur olmuş yolda ilerlemeye başladı. Sesimi çıkartmadan küçük adımlarına uyum sağlayarak peşinden gittim. Terden vıcık vıcık olmuş ellerimi kotuma sildim.

Evini, odasını hatta ailesini görecektim.

Dan sonunda ahşap basamakları çıkıp yumruğunu kapıyla buluşturdu. En fazla on saniyelik beklemeden sonra kapı açıldı ve annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın suratında büyük bir gülümsemeyle kapıyı açtı.

"Heey." Dedi sonlara doğru beni görünce kısılan sesiyle. Suratındaki gülümsemenin solmasını izledim.

"Ee, anne. Michael." dedi elini bana doğru çevirerek. "Bu akşam bizim evinizde kalacak, yollar çok kötü." kadın dikkatle beni süzerken ilk başta tepki vermedi. Sonra tekrar eski gülümsemesini takındı.

Rol yapıyorsa bile çok iyi, diye düşündüm.

"Tabii ki, bebeğim. Michael? Hadi, içeri geçsenize," kapıyı sonuna kadar açıp geçmemizi izledi.

Kıpkırmızı olmuş mahçup bir ifadeyle Dan'i izliyordum. Odasına kadar onu takip ettim.

Kapıyı açtığında şok olmuştum.

Odanın iki duvarı bizle -5SOS'la- alakalı duvar kağıdı, sticker ve posterlerle süslenmişti, koca iki dolap ve büyük bir kitaplık bulunuyordu. Camın olduğu duvarda, tam pencerenin önünde bir çalışma masası duruyordu. Çalışma masası dağınıktı, üstünde kitaplar açık vaziyette bırakılmıştı. Bitişiğindeki duvarda ise büyük çift kişilik bir yatak duruyordu. Kasabaya oranla bu kadar modern olmasına şaşırdım ama daha sonra şaşırdığıma şaşırdım, bahsettiğimiz kişi Dan'di. Ondan her şey beklenebilinecek Dan.

Yürüdü ve ceketi çıkarıp yatağının üstüne koydu. Suratı ifadesizdi, belki biraz somurtuyordu.

"Hadi?" Dedi kapının eşiğinde dikildiğimi görünce. Kaşlarımı kaldırıp "Ne?" Diye sordum ama gözlerini devirerek cevapladı.

Dolaplardan birine doğru yürüyüp kapağını açtı ve bir tişört çıkardı. Daha sonrasında evin ne kadar sıcak olduğunu farkettim.

Fakat sonrasında farkettiğim şey, elime tutuşturduğu tişörtün bir erkek tişörtü olduğuydu. Sinirle kaşlarımı çattım.

"Neden bir erkek tişörtün var?"

"Çünkü rahatıma düşkünüm?" Nasıl bu kadar rahat bir şekilde söyleyebilirdi.

"Ne yani çocuklarla yatıp, tişörtlerini alıp, kıçlarına tekmeyi basıyor musun?" Sinirle kahkaha attı.

"Bir de insanların geceleri hayal gücünün fazla çalıştığına inanmamıştım." kollarını önünde birleştirip tek kaşını kaldırdı.

Şu an onu tanımlayabileceğim tek kelime şuydu: Şirin.

Ama yine de gardımı indirmedim ve odanın içine yürüyüp tam karşısında durdum. Odaya girdikçe burnuma dolan tarçın kokusunun beni sarhoş etmesine daha sonra izin verebilirdim, şu an sinirim önce geliyordu. Bahsettiğimiz önemli ve ciddi bir konuydu.

"Ciddiyim ben." sert sesim aramızda bir süre gidip geldi.

Sonra gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm.

"Cidden senin bir zamanlar konuştuğum Mike olduğuna inanamıyorum."

"Ben de senin Dan olduğuna!"

"Seni ap-"

"Nita, tatlım? Her şey yolunda mı?" Dan'in -veya Nita'nın, herneyse- annesi kapının eşiğinde belirdi. Yüzünde hala sıcak gülümsemesi duruyordu.

"Evet, elbette anne-"

"Konuşmamız gerek." Dan ikinci kez sözünün kesilmesinin siniriyle bana ters bir bakıl atıp odadan çıktı.

Geri geldiğinde sarsılmış görünüyordu.

"Hey, iyi misin?" Diye sordum o eski yerini alırken. Başını salladı. O sırada annesi tekrar eski yerinde belirdi. Gülümsemesinden eser yoktu, gayet ciddi ve sertti.

"Bir düşün, Dani." Dedi ve bana bakmadan gözden kayboldu.

Bakışlarımın hedefi tekrar Dani olduğunda kendini toparlamıştı.

"Kendime erkek kıyafetleri almayı severim, fahişe oyunu oynadığım falan yok." dedi. Bozulmuştu ve çok ciddi görünüyordu. Annesiyle olan sert ifadesinin ne kadar benzediğine hayret ettim.

"Ben öyle-"

"Gel, kalacağın odayı göstereyim." dedi ve hızla odadan çıktı. Peşinden gitmem gerektiğini adımı seslenince anladım. Ani şokla neye uğradığımı şaşırmıştım.

Tabii, gel yanımda yat, diyecek hali yoktu.

Küçük, misafir odası olduğu bariz belli olan bir odaya girdik. Yavaşça yürüyüp tek kişilik yatağa oturdum. Dan'e döndüğümde desensiz halıya odaklanmış, dudağını ısırmış bir şey düşünüyordu.

"Sıra bende." dedim biraz çekinerek. Şaşkın Dan, Üzgün Dan ve Mutlu Dan'i görmüştüm ama Kızgın Dan'i görmek istemiyordum, biraz daha bekleyebilirdi.

"Ne sırası?"

"Soru?" Sıra yoktu, demesini bekledim, senin bir şey demeye hakkın yok, demesini bekledim; ama sadece başını salladı ve yanıma oturdu.

"Sor bakalım."

"Adın tam olarak ne?" Diye sordum. Kıkırdadı ama neşeden yoksundu.

"Danita." rahatlama hissiyle derin bir nefes aldım. Sorularımın %70'ini ismi oluşturuyordu çünkü.

"Ah, peki. Ailenden neden hiç bahsetmedin?"

"Çünkü karışık."

"Tüm gece bizim."

"Yetmez."

"Dinliyorum." Dedim ve duvara yaslanarak onu izledim.

"Tamam, öyleyse.." Dedi sessizce. Gözleri yine bir an dalıp gitti ama çabuk toparlandı.

"Bak, annemle babam birbirlerini gerçekten sevmemişler. Birkaç aylık gençlik hevesi gibi bir şey. Ben doğduğumda annem çok gençmiş üstelik evli değillermiş. Annem kaldıramamış, çünkü babam yanımızda değilmiş. Annem burada büyüdü ve benim de burada yaşamamı istemiş, ama babam şehirde babasından kalma şirketi yönetmeye kararlıymış." iç çekti. Babam, annemi çok sevdiğini söyleyip duruyor, ona evlenme teklifi etmiş. Evlendiklerinde, annem bir anlık hevesle şehirde yaşamayı kabul etmiş, o sırada da Ellie olmuş." hafifçe güldü. "Ama Ellie'ye hamileyken, şehirde, neredeyse çıldırıyormuş. Bu yüzden babamla tekrar kavga etmeye başlamışlar. Annem alıp başını gitmek istemiş ama bebek görünürde olmayınca, unutmak kolay oluyor. İkimizi de götürecek gücü yokmuş, bu yüzden Ellie'yle beraber buraya dönmüşler." gözlerini kapatıp o da benim gibi arkasına yaslandı.

"Annem beni sürekli görmek istiyormuş, ama banam bunun zor olacağından sürekli şikayetçiymiş. En son, ben on beşime bastığımda annem beni yanında aldı ve ben bir buçuk senedir bu cehennemdeyim."

"O kadar da karışık gelmedi." dedim omuz silkip. Gülümsedi. "Karışık olan olaylar değil zaten, benim hislerim."

"Babam, birden ortaya çıktı ve şehire götürmek istiyor. Birden bu fikir cazip görünmüştü ama bana bir ev tutmuş bile, korkuyorum." kesik nefesler aldı. "Alıştıklarımın elimden alınmasından kokuyorum."

Birden elimi tutunca tır çarpmışa döndüm ama bu elini daha sıkı tutmama engel değildi.

secret reader | cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin