0.0

4.7K 209 24
                                    

Botlarımın mahvolvasına aldırmadan çamur birikintilerinin üstünden koşmaya başladım. Kasabanın merkezine geldiğimde gördüğüm insanlar ilk başta gülümsüyor, sonra neden etrafta deli gibi koştuğuma anlam veremiyorlardı. Küçük kasabanın tam göbeğinde olan küçük evimi görünce yavaşladım ve demir korkuluğun kilidini açarak kendimi evin bahçesine attım. Taş yoldan yürümeye dikkat ederek hızlı adımlarla rengarek çiçeklerle süslenmiş bahçeyi gerimde bırakarak ahşap kapının önünde durdum. Ellerimi yumruk yapıp kapıyla buluşturdum ve annemin evde olup açması için dua ettim. Nihayet annem kapıyı açtığında biraz kaba bir şekilde annemi iterek içeri daldım ve evin de batmaması için botlarımı çıkarmaya başladım.

"Danita." dedi annem otoriter bir biçimde. "Neden bu kadar acelen olduğunu sorabilir miyim?" Nihayet kirli botlarımı ayağımdan çıkarmış ve ev botu giymiştim. Yağmurluğumu ve çantamı da hızlı bir şekilde astığımda anneme dönüp gülümsedim.

"Kurgu geldi." diye şakıdım anneme. "Yeni bir hikayeye başlayacağım. Aklımdan silinmeden yayınlamam gerek. Veya kaydetmem." annem sıkıntıyla gözlerini devirdi. 

"Farkında mısın bilmiyorum, Dan, ama şu sanal ortamdan çıkıp gerçek hayata atılmanın vakti geldi."

"Hangi hayata?" diye dalga geçtim. "Beni babamın yanından zorla alıp getirdiğin bu iğrenç kasaba hayatına mı? Üzgünüm, ama gerçek olmayan şeyler bile daha çok ilgimi çekiyor." ayaklarımı sürerek odama girdim ve tahta kapıyı sertçe kapattım. Çok iğrenç bir kasaba hayatım yoktu gerçi, evimizin tartışmasız kasabanın en modern ve güzel eviydi. Ayda bir büyük şehirlerden birine gider ve buradakilerin asla sahip olamayacağı şeyleri alırdık. Buradaki herkesin birbiriyle samimi olup oluşturduğu güven hissi hoşuma gitmiyor değildi. Ama ben kesinlikle şehir insanıydım. Sokak başı Starbucks olan veya sıkıldıkça bir kaç dakikada alış veriş merkezine gidebileceğim bir hayat istiyordum. Annem ve kardeşim beni kolumdan tutup sefil hayatlarına dahil edene kadar böyle bir hayatım vardı. Ev konusunda pek bir fark yoktu, babam bu yeni evi yaptırmıştı ve içini döşemişti, ama sorun pencereden bakmamla başlıyordu. Kasabanın bu neşeli ve şirin havası beni biraz aşıyordu. Şehrin kasvetli ve depresif havasını çok özlüyordum. Normal biri gibi olmadığımı biliyordum, ama benim büyüdüğüm yer orasıydı, burası değil.

Üstüme bulduğum en kalın pijama yakımını geçirip zaten bozuk olan yatağın içine girdim ve başucumunda duran bilgisayarı alarak amblemi büyük W olan turuncu siteye giriş yaptım.

Dakikalar sonra tanıtımı bitirmiş hikayeyi yayınlamıştım.

"@PsychoPandaxx yeni bir hikaye yayınladı: The Night Poison / Michael Clifford"

secret reader | cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin