0.5

1.4K 159 29
                                    

Michael Clifford.

"Sorumluluklarının farkına varman gerek." dedi Daisy sinirle. Odada volta atıyordu ve saçlarını yolup duruyordu. Sıkkınlıkla göz devirdim. Susmasını bilmiyordu.

"Cidden Michael, daha ne kadar aptal olabilirsin ki? Günlerdir elinden telefonunu bırakmıyorsun ve lanet olası çekime bile geç kalıyorsun! Ne var biliyor musun, sen tam bir gerizekalı-" Daisy'nin nefret kusmasını bölen Luke oldu.

"Yeter, Daisy. Çizgiyi aşıyorsun." ses tonu sakindi ama aynı derecede sert bakışlarını sarışın sürtüğe gönderiyordu. Daisy isterimbir kahkaha attı, tam ağzını bir şey söylemek için açmıştı ki Ashton bu sefer onu susturdu.

"Lanet şirketinizle anlaşma yapmış olmamız umrumuzda değil. Bu, sabahtan akşama kadar bize bağırıp hakaretler yağdırmanız anlamına gelmiyor." dedi aynı Luke'unki gibi bir ses tonuyla. Domates gibi kızaran Daisy bu sefer bakışlarını ikili koltukta oturan ben ve Calum'a yönlendirdi.

"Siz-"

"Klip iptal." dedi Calum sinirle. "En azından bugün için. Zaten bir tatilin ortadındayız. Öylece gelip bir klip için tatilimizi mahvedemezsiniz. Ayrıca gelip de Michael'ın üstüne gidemezsiniz." Tanrım, bana böyle bir grup verdiğin için teşekkürler.

Gözü seyriyen Daisy, yanındaki birkaç adamı da toplayarak kapıya yöneldi. Dönüp son bir kez bana baktı ve topuklarını vura vura odadan çıktı.

Bense ağlamamı önlemek için dudağımı ısırıyordum. Çocuklara mırıldanarak birkaç teşekkür ettikten sonra hızla üst kata yöneldim. Odanı kapısını çarparak kapattıktan sonra kendimi yatağa attım ve kafamı yastığa gömdüm. Hıçkırıklarım boğuk bir şekilde odada yankılanırken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Tanrı aşkına, ben daha yirmi bile değildim. Bu kadarı fazlaydı. Çok fazlaydı. Ayrıca, çocukluğumdan beri biri bana bağırınca ağlamaya başlardım. Üzerime gelmeleri gerekmezdi.

Yaklaşık yarım saat sonra, hıçkırıklarım anca durmuştu ve kırmızı göz altlarımla tavanı izliyordum. Derin düşüncelerimden telefonumun bildirim sesiyle kurtuldum. Gözlerimi kırpıştırarak arka cebimdeki telefonu elime aldım. Wattpad'dendi. Dan'den geldiğini görünce tebessüm etmemi engelleyemedim.

D: Üzgünüm, yemek yiyordum ve görmedim. Televizyon izliyorum, sen ne yapıyorsun? :)

Günlerdir mesajlaşıyorduk ve çok eğlenceli bir kızdı. En azından beni güldürebiliyordu. Aslında sürekli birbirimize iltifat ediyorduk. Yani, o benim Michael Clifford olduğumu bilmeden beni sevebiliyordu ve bu beni heyecanlandırıyordu.

M: Ağlamamı yeni durdurmayı başardım. Her zamanki ben işte :D

İşin garip tarafı, ona her şeyi söyleyebiliyordum. Tabii bazı şeyler dışında. Ona gerçeği söylersem büyü bozulurmuş gibime geliyordu. Eğer ona ağladığımı söylersem, beni teselli edebilirdi.

D: Hey! Ne oldu, anlat bana.

M: Ailem.. Fazla üzerime geliyor. Sanırım. Bana bağırıp çağırıyorlar ve bu beni incitiyor.

D: Ah, Tanrım. Aynısı bana da oluyor. Lütfen üzülme, Mike. :(

M: Bak neşelendim bile! :D

D: Ahaha.

M: Nerede yaşıyorsun? :)

D: New Orleans. Sen? :)

Ona söyleyecek kesin bir evim yoktu.

M: Aslına bakarsan, ben Avusturalya'dayım. Bu çok kötü :(

D: Eğer bir gün New Orleans'a gelirsen, görüşebiliriz. :D

Tabi ki de böyle bir şey olamazdı ama kabalık yapmam gerekmiyordu.

M: Elbette!

secret reader | cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin