0.3

1.7K 199 33
                                    

Michael Clifford.

Saatlerdir şu telefonumu elime almak için uğraşıyordum ama her seferinde engelleniyordum. Telefonumun şarjı zaten yoktu, sarj aletini de saklamışlardı. O lanet siteye kaydolu kaydolmaz Calum telefonumu elimden almış ve uçağın yere iniyor olduğunu söylemişti. Geçen 4 saatin ardından beni hayranlar, yemek, video oyunları gibi şeylerle kandırmışlardı ama ben farkındaydım. Ashton ve Calum, Luke'a kaş göz işaretleri yapıyordu ama Luke beni farketmeyip omuz silkiyordu. Patlama noktasındaydım. Ben tırnaklarımı yerken Ashton koltuktan fırladı.

"Mike." dedi sessizce. Etrafa bakınıyordu. Sanki birini arıyor gibiydi. Calum ve Luke abur cubur almaya markete girmişlerdi ve evde yalnızdık. Bir kaç haftalık tatilimiz olduğu için hiçbir görevli de eve gelmemişti. Önümüzdeki günler bomboştu ve bu boşluktan yararlanıp Los Angeles'taki eve gelmiştik. Bu rahatlama benim için çok büyüktü ama telefonsuz boşlukta gibiydim. Psikolojik yardım alasam mı diye düşünüyordum. Konuya dönersek, Ashton'ın neden birilerini aradığını anlamaya çalışıyordum.

"Ash." dedim fısıltıyla. "Birini mi arıyorsun?" sevimli kıkırtılarından birini gönderdi.

"Telefonun bende." dedi alt dudağını sarkıtarak. "Calum'la ikna etmeye çalışıyoruz ama, Luke sana vermemize izin vermiyor." omuz silkti.

"Luke eve dönünce, onu sikeceğim." dedi. Ciddiydim. Sinirle ellerimi kırmızı saçlarımın arasından geçirdim.

"Dalga mı geçiyorsun? Beni öldürür!" Surat ifadesindeki dehşete karşılık istemeden de olsa kıkırdadım.

"Ama yine de sana telefonunu vereceğim. Bunu yapmaya hakkı yok. Çocuk değiliz, değil mi? Aslında öyleyiz. Ben hariç çünkü-"

"Ashton çeneni kapa." ağzımdan bir kıkırtı kaçtı.

"Al bakalım." dedi ve siyah I phone'umu cebinden çıkarıp ellerimin arasına fırlattı. Tombul ellerim telefonu kavrayınca elimde kutsal bir şey tutuyormuşum gibi sırıtışım genişledi. Lanet olsun, psikoloğa girmeliydim.

"Ashton, seni seviyorum." dedim ve kalkıp boynuna atladım. ( lanet olsn mashtoooon) Kıkırtısı kulaklarımı doldurduğunda çoktan evin üst katına doğru merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Aynı zamanda telefonun en üstündeki tuşa parmağımı basılı tuttum. Isırılmış elma siyah ekranda belirdiğinde kendi kendime gülmeye başladım. Kesinlikle delirmeye başlıyordum.

Hızla aklıma şarjım olmayışı aklıma geldi. "ASHTON!" diye bağırdım yeni girdiğim odamdan çıkıp.

"Şarj aletin Luke'un komdininin çekmecesinde!" daha sormadan yanıtlamasına kahkaha atıp Lucas'ın odasına daldım. Büyük yatağa atlayıp birkaç kere intikam amaçlı tepindim. Luke düzensizlikten nefret ederdi. Hızla sapa doğru kendimi atıp komdine yöneldim. Küçük abajur lamba sallanarak yere düştü. Bir küfür mırıldanıp lambayı düzelttim ve çekmeceleri açmaya başladım. 2. çekmeceden hızla şarj aletini alıp tekrar bir koşu tutturdum ve odama girdim. Yatağama atladım ve prize şarj aletini soktum. Diğer ucunu da telefonuma taktığımda çoktan açılmış telefonun tuş kilidini açtım.

Uzun süredir hikayelere bakıyordum, vazgeçip birkaç profil araştırmaya başladım. Iconunda Luke'un resmi  olan bir kızın profili dikkatimi çekti. Psycho Panda.

Kız, anladığım kadarıyla büyük bir hayranımızdı. Takip ettim ve hikayelerine göz atmaya başladım. Aralarında kendi fan fiction'ımı bulduğumda gözlerim büyüdü. İsmi değişik geldi ve okumaya başladım. 3 bölümü vardı.

Yarım saat sonra, bağımlı olmuştum. Bu kız resmen tapılası bir yazardı. Vote verdim ve "Hayal gücün gerekten inanılmaz!" Diye yorum yaptım. Gerçekten öyleydi. Muazzam bir yazım yeteneği vardı ve hayal gücü inanılmazdı. Bir an hikayenin ana kahramanı olduğum için inanılmaz duygular hissettim. Şey, gurur? Belki de.

Dayanamadım ve kızın profiline girip mesaj kutusuna tıkladım. Parmaklarım ben daha irademi kullanamadan küçük harfler üzerinde geziniyordu.

"Bu kadar harika olmayı nasıl başarıyorsun?"

secret reader | cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin