1.7

1.2K 145 77
                                    

Michael Clifford.

"Şimdi ne yapacağım peki?" Dedim kaşlarımı kaldırarak Ashton'a. Omuz silkti ve koltukta arkasına yaslandı.

"Onu arayabilirim?" diye sordum bıkmış suratına bakarken.

"Evet, Mike. Bir el, bir telefon, kulak ve ağız gerekiyor ve bunlar sende var." yanımdaki koltuktan bir yastık alıp karşımda sırıtan çocuğa fırlattım. Kucağına düşen yastığı almaya bile yeltenmedi. Gerçekten uykusu vardı ve ben onu hala oyalıyordum.

"Git uyu, Ash. Bir gelişme olursa sana haber veririm." Dedim alayla ve o da yorgun olduğunu belli edecek şekilde kıkırdadı.

Tam kapıdan çıkacakken durup bana döndü. "Dan'a veya Nita'ya, her ne boksa işte, bir şey yapmadan önce haber ver." suratına başka bir yastık yediğinde kahkaha atarak odadan çıktı.

Saat belki de gecenin üçüydü. Saate bakmamıştım ama çok geçti ve Calum'la Luke uyumuştu. Ashton'ı ben oyalıyordum ama sonunda zavallı çocuğun enerjisi olmadığını anlamıştım.

Dudağımı ısırarak yukarı baktım. Tanrıdan acil olarak gelecek bir yardım bekliyordum. Konser gününden beri 3 gün geçmişti ve hala Nita'yla görüşememiştim. Daha doğrusu, wattpadden de mesaj atmıyordum.

Durup seçenekleri değerlendirdim. O gerçekten Dan olmayabilirdi? Hayır, o olduğundan emindim. Instagram hesabını çaktırmadan bulmuştum ve Violet'la çok fotoğrafları vardı, aslında genel olarak çok fotoğrafı vardı ve hepsi ezberimdeydi.

Ama neden bana konsere gitmeyeceğini söylemişti? Peki ya, neden isminin Nita olduğunu söylemişti? O an kafama dank etti, belli ki bana güvenmiyordu. Peki ya bana söylediği şey, bunlar gibi yalansa? Ya yaşadığımız her şey yalansa?

Anlık bir cesaretle telefonu kaptım ve Nita'nın numarasını bulup üzerine tıkladım.

Sonra kendime küfür etmeye başladım. Ne bok yemeye gecenin üçünde kızı arıyordum ki? Kız büyük ihtimalle uyuyordu.

"Alo?" Boğuk sesi kulaklarımı doldurduğunda istemsiz bir şekilde gülümsedim. Ah, o kadar tatlıydı ki!

"Şey, Nita?" dedim çekingence. Büyük ihtimalle uykusundan uyandırmıştım. Aptal Michael.

Birkaç hışırtı oldu. Sanırım ekrana bakıp kim olduğunu kontrol ediyordu. "Michael?" Diyr ciyaklayınca kıkırdadım.

"Nita!" Dedim onu taklit ederek. Kıkırdadı.

Bir süre sessiz kaldı. Bir şey dememi bekliyordu ve ah, zaten bir şey demem gerekiyordu. Gecenin köründe onu arayan sapık bendim.

"Şey, ben sanırım şey yüzünden aradım.. Yarın bir şeyler yapmak ister misin?"

"Yani bugün?" Dedi. Keyiflendiği belliydi. Utançla ensemi kaşıdım. "Evet."

"Evet." ikimizde aynı anda evet deyince kahkaha attım. Ama benim kahkaha atmam iyi değildi çünkü saniyeler sonra Calum geldi.

"Yani, yarın buluşuyoruz?" Dedim sırıtarak. Calum'a göz kırptım.

"Evet." dedi Dan kıkırdayarak. O sırada Calum ağzını oynatarak 'Dan mi?' Diye sordu.

O sırada, aklım Dan'e gitti. Kesinlikle Calum'ı öldürecektim çünkü ağzımdan birdenbire çıkan kelimelere inanmak istemiyordum.

"Öyleyse adresi mesaj atarım, Dan?"

Ve aldığım cevap hattaki derin sessizlikti.

secret reader | cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin