17-SEVDIĞIM

714 12 1
                                    

Yorum yapmadan ve oylamadan geçmeyin!

*"Pisliksin!" dedim ve odadan çıktım...*

Büyük banyoya girip duş aldım, çıkıp odama girdiğimde, Oğulcan'ın dediği gibi yatakta eşyalar vardı. Uzun, giydiğimde dizime kadar gelecek, portakal rengi boğazlı bir kazak vardı. Yanında da siyah, kot pantolon. Tabii ki dolap bu kadar kıyafet doluyken, bunları giymeyeceğim. Dolaptan mavi, hemen popomun altından yırtık bir kot pantolon ve askısız siyah crop top (sadece göğsü kapatan bir çeşit giysi) giydim. Aslında bunları giymezdim ama gözüme sokar gibi uzun uzun şeyler giymemi istiyordu. Herhalde dünkü parti, bir istisna. Fazla açık giyindiğimden, dolaptan mavi, papatya desenli, göbeğime kadar olan, düğmeli bir hırka giydim.

Aşağı indiğimde, elindeki portakal suyunu bardaklara dolduruyordu. Beni gözleriyle yavaş yavaş süzdü ve

"Yataktaki kıyafetleri görmedin mi?" dedi, kaşlarını çatarak

"Sen, benim sahibim değilsin." dedim ve masanın bir ucundaki sandalyeye oturdum. İç çekip

"Dün bana o yırtmaçlı elbiseyi gönderirken, sorun etmedin ama." lafımla omzunu silkti.

"O elbise, senin kadar muhteşemdi..." dedi vebardağından bir yudum aldı. Güzel bir kahvaltı hazırlamıştı açıkçası. Salam ve peynirlerden tabağıma aldım.

"Dün cazibeme dayanamadın galiba." keşke kendine böyle bir kötülük yapmasaydı çünkü dün, beni izinsiz öptüğü aklıma geldi. Etrafıma bakıp, fırlatacak birşey aradım. Ve maalesef fırlatılabilecek tek şey, minik çeri domatesleriydi. Hemen elime bir tanesini alıp

"Sen beni öpersin ha!" dedim ve masanın diğer ucunda kalan Oğulcan'a fırlattım. Ağzıyla yakalayıp çiğnerken,

"Bal dudakların nefisti, zevksiz." bu sefer elimdeki çatalı fırlatacaktım ki, elini kendine siper edip

"Tamam! Özür dilerim." fırlatmıyacaktım zaten. Gülüp uzun grissinilerden birini ısırdım. Bana şaşkın şaşkın baktı.

"Ne var?"

"Hiç." dedi ve ağzına küçük bir dilim peynir att..

Kahvaltıyı beraber toplarken,

"Terasta oturalım mı?" dedi.

"Olur." dedim ve çaycıyı çalıştırdım. Son kaseyi de

kaldırınkaldırıp,

"Bal dudaklarından öperim hem, orada." dedi ve beni, tezgahla kendi arasında bıraktı.

"Çekil şuradan!" dedim. Çay bardaklarını dolapta ararken,

"Bu taraftalar." bardak dolu bir dolap açtı. Çayları doldurdum. Tam kurabiyelerde koyuyordum ki, arkamdan sarıldı. Sesimi bilerek çıkarmadım çünkü çıkarırsam ağzına edeceğim! Elini arkamdaki yırtmaca sokarken, ayağımla ayağına bastım hızla. İnleyerek geri çekildi.

"Kızım onu nikah masasında yapıcaksın!" dedi ve en yakın sandalyeye oturdu.

"Eğer, sen bana elleşmeye devam edersen, başka yerine basacağım." dedim ve tepsiyi alıp terasa ilerledim.

Ben oturmuş çayımı yudumlarken, üzerine ten rengi bir kazak geçirmişti ve eline siyah bir şal almıştı.

"Burası soğuk olur." dedi ve sırtıma şalı örtüp, beyaz koltuğa oturdu. Çayını birkaç dikişte içip bitirdi. Kurabiye ağzına atarken, telefonunu bana doğru fırlattı.

"Haberim yokmuş gibi çek." dedi ve gülerek denize baktı. Ben de istemsiz kıkırdıyordum lafına. İstemsizden çok, 'gülmemek için, kendimi

Ağır Yaramaz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin