2' kendi kurallarımızı belirleriz

220 37 75
                                    


Sessizlik gittikçe görünmez bir cendereye dönüşürken Yibo, odasında internet çekmediği bahanesiyle yanında oturup tabletiyle oynamaya karar veren kızını izliyordu. Elbette bu evde bir odası vardı, kendi evindeki devasa odasının yanında pek bir şeye benzemese de babasında kalmaya geldiği zamanlar rahat etmesi için kendi elleriyle düzenlemişti. Beyaz bir yatak, iki kapaklı bir dolap ve hatta dikdörtgen bir masası bile vardı. Perdeler hala Lihua bebekken -ve hala Lihua'nın annesi ile evliyken- odasında asılı olan yıldızlı perdelerdi. Yibo pekala bu perdelerin en fazla dört yaşında çocuklar için olduğunun farkındaydı. Yıldızların gözleri ve uzuvları vardı, kimisi uyuyorken kimisi renkli küplerle oynuyordu. En kısa zamanda Lihua ile onun buradaki odası için alışverişe çıkmaları gerektiğini aklına not etti.

Lihua geldiğinden beri küçük sırlaşmaları dışında pek konuşmamışlardı ve oldukça zaman geçmişti. Anlaşılan küçük kızının gururu incinmişti ve annesi bunu göremeyecek kadar katı kurallara sahipti. Yibo bu konunun üstesinden nasıl geleceklerini bilmiyordu ancak onunla iletişim kurmaya çalışmak ilk adımı olmalıydı. Biraz düşündükten sonra sıkılarak da olsa onu tableti uzun süre kullandığı konusunda uyarmaya karar verdi. Lihua'yı uyarmayı ve tembihlemeyi hiçbir zaman sevmemişti.

"Evde tabletin için özel saatlerin var mı?" Sorduğu an bunun konuya girmek için en uyumsuz ve en berbat cümle olduğunu fark etti, fakat çok geçti.

"Var." Lihua yavaşça tabletini indirdi. "Ama evde değilim."

"Uzun süre tabletle ilgilenmek seni ve gözlerini boşu boşuna yorar." Yumuşak yaklaşmaya çalışıyordu. "Bence artık-"

"Sen de evdeki kuralları mı uygulayacaksın?" Lihua alev saçan bakışlarını yeniden ortaya çıkardığında Yibo ürperdi ve "Hayır. Biz kendi kurallarımızı belirleriz." dedi kendinden emin bir şekilde. "Zamanının tamamını tabletle harcayamazsın, ben de harcayamam." Kendini ona yakınlaştırma çabası işe yaramış mıydı emin değildi ancak Lihua tableti kapatıp kanepeye bıraktığına göre doğru yolda olabilirdi. "Eğlenceyi kesmek için değil..."

Lihua yavaşça başını sallayıp boştaki ellerini dizlerine bırakarak bir süre sessizce babasına baktı ve uzun bir sessizliğin ardından mırıldandı. "Sen de oyun oynuyor musun? Disney Sihirli Krallığımda arkadaşım olur musun?"

"Onu hiç oynamadım." dedi Yibo boğazını temizleyip. "Yemekten sonra telefonuma indirmeme yardım edersen Krallığında arkadaşın olurum."

Lihua'nın burnu kırıştığı zaman Yibo onun beklemek istemediği için surat astığını düşündü fakat yanıldığını çok geçmeden anladı.

Lihua, yemek fikrinden hoşlanmıyordu.

"Yemekte ne var?"

"Şey..." Yibo telefonunu eline alıp kızının yanına oturdu ve sipariş uygulamasında yakındaki restoranları gösterdi. "Geleceğini bilmiyordum ve ben de kazı alanından yeni geldim." Parmaklarını ekranda kaydırırken Lihua'nın dışarıdan yeme fikrini beğenip beğenmediğini anlamak için yüzünü inceliyordu. "Ne yemek istersin?"

"Tofu çorbası." dedi Lihua hevesle. "Sebzeli dumsum ve sebzeli erişte de olur "

O istediklerini sepete eklerken Yibo Chunhua'nın ısrarla Lihua'nın et yemesi gerektiğini söylediğini hatırladı. "Annen et yemen gerektiğini söyledi."

Lihua'nın suratı yeniden eski halini alırken yavaşça telefondan geri çekildiğinde Yibo onu rahatlatmak için biraz daha yaklaştı. "Ne istersen yiyebiliriz. Bak, şuranın tofusu harika oluyor."

Siparişi vermeye başladığında, kızını anlamaya çalışmanın hiç kolay olmayacağını fark etmişti. Üstelik bunca zaman eski eşiyle arasında yaşananların arkasına gizlenip kızından uzakta kalan kendisiydi. Onu hiç tanımayı denememişti, bir araya geldikleri zamanlar kendince onun hoşlanacağını düşündüğü şeyleri yapıp hiçbir zaman onun ne isteyeceğini ve nelerden hoşlandığını sormamıştı.

Şeftali Çiçekleri Sonbaharda da AçarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin