4' kayan yıldızlar aslında yıldız değil

169 20 3
                                    

"Zhan-ge ben-" Yibo titreyen sesiyle telefona fısıldarken Xiao Zhan onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bo-bei, önce sakin ol. Yanına gelmemi ister misin?"

"Hayır." Yibo başını iki yana sallayarak telefon ekranını ıslatan gözyaşlarının ıslak hissini hissettiğinde bir kez daha iç çekti. "Onu korkutmak istemiyorum."

"Sana gerçekleri söylediği için iyi hissettiğini söyledi değil mi?" Xiao Zhan sakinleştirici ses tonuyla konuşurken Yibo kendini onun sesine ve sözlerine bırakmıştı, başka gücenecek bir dalı yokmuşçasına. "Belki de sandığının aksine gerçekten her şeyi anlatmıştır."

"Evet, öyle söyledi." dedi Yibo. "Ama ya daha fazlası- ge- düşünmeye bile cesaret edemiyorum. Ya o-"

"Bak ne söyleyeceğim..." Xiao Zhan devam etmeden önce onun panik dolu yarım cümlelerine son vermesini bekledi. "Bir arkadaşım var. Uzmanlığı çocuklar değil ama bize yardım edebilir."

"Öyle mi?"

"Hm. En azından bir şeyler saklayıp sağlamadığı konusunda bilgi edinmemize yardımcı olur." Xiao Zhan çoktan plan yapmaya başlamıştı. "Yarın okul çıkışı bana gelin ve onunla karşılaşın. Şimdi arayıp yarın gelmesi için ricada bulunacağım."

"Teşekkür ederim sevgilim."

"Önce ne olduğunu anladığımızdan emin olalım, sonrasını öğrendikten sonra düşünürüz."

——

Yibo, nihayet yolunu öğrendiği okulun güvenlik kapısı önünde yavaşladı ve araba camını indirdi. Sabah burayı bulmakta zorlanmıştı çünkü daha önce yalnızca bir kez Lihua'nın okul gösterisi için gelmişti ve şimdi sabaha kıyasla daha kısa sürede gelebildiği için şükrediyordu.

"Ne için gelmiştiniz?" Güvenlik görevlisi elindeki hazır telsizle kendisine bu soruyu yönelttiğinde Yibo gülümsemeye çalıştı. "Kızımı alacağım." Doğrusu gergindi, önceki gece Xiao Zhan'la anlaştıkları gibi onun evine gitmek üzere işleri bittiği an kampüsten ayrılmışlardı. Tüm gün pek odaklanamamış olsa da, henüz tam anlamıyla derslerin başlamadığına şükrediyordu. Sadece üniversitenin internet sitesindeki net açıklamalara rağmen ders seçimlerini başaramayan öğrencilerle uğraşması gerekmişti.

"Kızınız?" Güvenlik görevlisi bilgisayar ekranına göz atarken Yibo "Wang Lihua." diye yanıtladı. Sabah onu kapının önünde bırakıp gitmişti ve güvenlikle uğraşmasına gerek kalmamıştı. Ancak muhtemelen aileleri tarafından -muhtemelen şoförleri tarafından- alınmayı bekleyen tonlarca çocuk varken bir kargaşa yaşanması istenmediği için okul çıkışı sistem bu şekilde uygulanıyor olmalıydı.

"Siz kimsiniz?"

Yibo'nun kaşları çatıldı. "Wang Yibo. Babasıyım."

"Wang Lihua'nın velisi olarak yalnızca iki araç plakası kaydı var, sizinki onlardan biri değil. Sizi içeri alamam."

"Ama ben babasıyım." Yibo nasıl oluyordu da koskoca okulun belgelerinde isminin var olmadığını sorguluyordu. Lihua'nın babası oydu.

"Üzgünüm emin olamadan bir çocuğu birine teslim edemem. Gitmenizi rica edeceğim." dedi güvenlik görevlisi çıkış yolunu işaret ederek.

"Sabah onu ben getirdim." Yibo sinirlenmeye başlamıştı. "Annesi yurt dışında ve benimle kalıyor."

Güvenlik görevlisi artık yüzüne dahi bakmıyordu. "Bize böyle bir bilgi gelmedi."

"S-kerim bilginizi."

"Efendim?"

Yibo kendisine sorgulayıcı ve ısrarcı bakışlar gönderen güvenlik görevlisine ve arkasından kornaya basan sabırsız sürücülere rağmen telefonunu çıkardı ve eski eşinin numarasını tuşladı. Dün gece yaşananlardan sonra onunla konuşmaya dahi çekiniyordu çünkü olur olmadık yerde o dalgadaki herifin Lihua'ya yaşattıklarının hesabını soracağından korkuyordu. Birkaç çalışta açılan telefona sert bir soluk bırakıp başını araç koltuğunun başlık kısmına yasladı. "Lihua'yı okuldan almama izin vermiyorlar."

Şeftali Çiçekleri Sonbaharda da AçarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin