33.Bölüm:Biz ve Sonsuzluk
*Onu öpünce biz de dahil tüm dünya duraksamıştı.*Kalp kırıkları,acının getirdiği hüzünlü zehirler,boğazımı bir canavar misali saran ve yutkunmamı engelleyen kocaman eller...Hepsi geride kalmıştı. Yorucu günlerin yarattığı boşluk hissi hala içimde olsa da ona aldırış etmemeye çalışıyordum. Çünkü ne zaman o boşluğu doldurmaya çalışsam illa ki sorunlar doğuyordu. Ve ben artık sorun kaldıracak kuvvette değildim. Çünkü artık yalnızca gülümseyip arkama yaslanmak istiyordum. Elimi uzattığımda Gökyüzün eline değmek gözlerimi araladığımda bugün hangi sorunla karşılaşacağımı düşünmek istemiyordum.
Özgürce hislerimi yaşamak kendime koyduğum setleri yavaş yavaş aza indirmek istiyordum. Bahsettiğim bir değişim yahut kendinden vazgeçmek değildi. Asıl anlatmak istediğim yenilenmenin ta kendisiydi.
Fakat yine de o bahsettiğim duygulara ve yenilenmeye erişmenin tek bir anahtarı vardı o da Gökyüzü'nün iyileşmesi...
Her şey açığa çıkmış olsa da hala kendimi sıktığım,önüme duvarlar ördüğüm vakitler oluyordu. Sürekli atakta oluyordum. Her an bir şeyler bozulabilir diye düşünmeden edemiyor her ihtimali değerlendiriyordum. Her şeyi göze alarak buraya gelmiştim ve her şeyi geride bırakarak geri dönmek istemiyordum.
Bir daha asla Amerika'da temelli olarak yaşayabileceğimi zannetmiyordum. Orası benim lanetimdi. Geçiremediğim çocukluğum,çalışmakla heba olmuş gençliğim aklıma geliyordu. Orası beni boğuyordu. Herkesin gitmek için can attığı o ülke beni öldürüyordu. Ve ben bir kez daha yaşarken ölmek istemiyordum.
Zira bunu kaldırabileceğimi bile zannetmiyordum.
Bu yaşadığım şeye tükenmişlik diyemezdim sadece bıkmışlık olarak adlandırabilirdim. Sadece Türkiye'de işi yapmak için gelmiş olsaydım bu kadar yorulacağımı tahmin etmezdim. Fakat Asel'in seans dışı olayları,Eliz'in zorlu bir hasta oluşu,aşık olmak...İşte bunlar biraz yorucu olabiliyordu.
Şikayet etmek değildi tabii bu,yalnızca oturup biraz düşünmekti. Her zaman yaptığım gibi yalnız kaldığımda beynime hükmeden düşüncelerimdi. Aslında sürekli düşünmek hoşuma gitmiyor değildi,düşünmeyi gerçekten seviyordum. Yaşadığımı hissettiriyordu.
Fakat her şeye rağmen düşünmekte yormuştu. Çünkü bazen düşünürken kafamda milyonlarca senaryo kuruyor ve hepsi gerçekleşirse diye kendimi sıkıyordum. Artık yepyeni bir senaryom vardı. Yönetmenin seyirciyi kandırmadığı ve figüranlarıda sevdiği bir senaryo.
Ve bu senaryonun sonuna yaklaştığımı hissediyordum...
Bugün günlerden cumaydı. Bugün günlerden Eliz Doğuş'un yeniden doğacağına inandığım hayatının iik günüydü. Bugünün sonu bize ne getirirdi bilmiyorum ama güzel şeyler getireceğini dilemekten başka bir şey yapamıyordum.Çünkü artık her şeyin kötü olacağını düşündüğüm ihtimalleri ortadan kaldırmaya çalışıyordum.Bugün Elizle olan son seans günümüzdü. Çıkışı verecektim ve Gökyüzü ile yalnız kalacaktık. Her şey başa dönecekti. Yazılmış senaryonun bu sefer farklı bir sonunu getirecektik.
Bundan emindim.
Geç uyandığım için üzerime hızla bir şeyler alıp arabaya atlamışım. Fakat buna rağmen geç kalmayacaktım.Bu sabah Gökyüzü mesaj atmamaış veya aramamıştı. Bunun beni mutlu etmesi gerekiyordu. Ne de olsa kabus görmemişti fakat yine de yazsın istemiştim. Ergence isteğime göz devirip arabadan indim.
Eliz'in kapısına vardığımda çok heyecanlıydım. Çünkü önümüzde ki bu uzun yolun sonu onun içinde mutlu bitmişti. Sıra Gökyüzündeydi.Kapıyı aralayıp içeri girdiğimde gülen yüzüyle karşılaşmıştım. Birkaç saniye sonra çatılan kaşları ile ben de ne olduğunu anlamaya çalışıyordum."Merhaba Eliz!" O ise ayaklanıp yanıma gelmişti."Neden yüzün kızarmış? Ne yaptın,koşarak mı geldin?" Sonlara doğru gülümser tonda konuştuğundan dalga geçtiğini anlamıştım. Yanından sıyrılıp sandalyeme oturdum."Hayır tabii ki,geç uyandım. Geç kalmayayım diye." Alayla güldüğünde uzun zamandır bu gülüşünü duyumsamadığımın farkına varmıştım.