14.Bölüm:Ecel Adımları
*Ya ben sana yaklaşmak istiyorsam? *Bazen bir işi yapabilmek için bir duyguya ihtiyacımız vardır. O duygu olursa o işi yapabiliriz gibi gelir bize. Sadece o duyguyu hissedersek başarılı olucakmışız gibi gelir bize. Peki nedir o duygu?
Cesaret...
Cesareti iki şekilde tanımlayabiliriz. İlk olarak cesaret bazılarının gözünde hiçbir şeyden korkmamak gibi gelir. Sanki hiçbir şeyden korkmassak o kadar cesaretli olucakmışız gibi gelir.
İkinci kesim ise şöyle tanımlar cesareti :Hiçbir şeyden korkmamak değil, korkularının üzerine gidebilmektir. Korkularını yenersen sen zaten dünyanın en cesaretli insanısındır.
Ben hep ikinci kesimde yer aldım. Bana göre korkularımı yenebilmek cesaret işiydi. Hala yenemediğim korkularım var. Karanlık ve böcekler.
Fakat en azından çabalıyorum. Onları yenmeye çalışıyorum. İstemek başarmanın yarısıdır zaten.
Ben onları yenmeye çalışırken en büyük cesareti gösteriyorum. Onların üstüne gidiyorum.
Peki siz hangi gruptansınız?
Yada sizin cesaret tanımınız nedir?
Dosyadan öğrendiğim Asel'in adresiyle evine doğru sürdüm. O belgeleri alıp, onları şikayet ettikten sonra bu iş biticekti. Asel'in bu kadar korkmasına gerek yoktu.
Onun evine vardığımda saat geç olmuştu. Yeni güne girmiştik. Cuma günleri sabah saatlerinde çıkıp, akşam saatlerinde dönüyordum. Fakat bugün işim uzun sürmüştü.
Müdürden aldığım ev anahtarı ile içeri girdim. Oldukça renkli olan göz attığımda hüzünlenmiştim. Bu kadar renkli bir kızın renklerini çalmışlardı. Renkleri olan tüm insanların renklerinin çalındığını düşünsenize? Mesela Eliz'in sarı rengi kaybolsa, Asel'in mavisi kaybolsa, Gökyüzü'nün beyaz rengi yok olsa. Benim siyah rengim ortadan kaybolsa bizden geriye ne kalır ki?
Etrafı kolaçan edip kapıyı kapattım. Ne de olsa burası benim evim değildi. Yanlış anlaşılabilirdi. Ev üç artı birlik bir evdi. İlk önce önümde bulunan ilk odaya girdim. Yerde bulunan halıları kaldırıp bir kapak aradım bulamadım. O odadan çıkıp sağda kalan odaya girdim. Burası onun odasıydı. Halıları kaldırırken duyduğum sesler ile ilk birkaç saniye donakaldım.
Durumu kavradıktan sonra hemen kendime gelip elime bir vazoyu aldım. Kapı arkasına geçip gelecek olan kişiyi bekledim. Kapı açılıp içeri biri girdiğinde burnuma gelen kahve ve Orman kokusu ile kim olduğunu anlamıştım. Bu kokuyu nerde olsa tanırdım. Gökyüzü gelmişti.
Onun burda ne işi vardı?cuma günleri dışarı çıkamazdı? Kapıyı kapatmıştım nasıl girmişti?
Arkasını dönüp elinde vazo ile beni görünce kahkaha atıp sordu. "Hayır Eliz'i tek el hareketi ile bayıltabiliyorsun. Fakat eve giren birini vazo ile etkisiz hale getirmeye çalışmak hiç senlik hareket değil." Dediği haklı sözlere göz devirip konuşmaya başladım. "Ne işin var senin burda?"
Yüzü ciddi bir hal alıp konuşmaya başladı. "Seni yalnız mı bıraksaydım?" Şaşkınlıkla gözlerine baktım. Bu çocuk söylediklerinde ciddi miydi? "Bugün dışarı çıkamazsın ki günlerden cuma.."Alayla konuştu." Yalnız doktor hanım yeni güne girdik. Yasal olarak çıkış iznim var. "
Buna da verdiği cevapla başımı salladım." Ben kendim alabilirdim. Beni küçük bir kız olarak görüp peşimden gelmene gerek yoktu. "