23.Bölüm:Yorgun Gelişler
*Ben her zaman gelen olmam.*Hayat bir resim portresi kadar anlamlı ve özelken, bir dansın naifliği kadar eşsizdir.
Danslarda bir adım ileri yapılırsa ardından iki adım geri gidilir. Bu eşsiz uyum için gereklidir. İleri ve geri yapmadan ilerleyemezsiniz.
İşte hayatta bundan ibaret. Bir adım ileri gidiyorsan, iki adım geri gitmek zorundasın. Çünkü ilerlemek istiyorsan düzene uymalısın. Kurallara uymak zorundasın.
Kurallara uymazsan, düzen bozulur, duvarlar kırılır, camlar parçalanır. Ve büyü bozulur.
Bozulan büyü ise hayatımızda ki kırılma noktalarını temsil eder. Büyü bozulunca şarkı kesilir, oyun durur ve dans biter.
Bugün hayat beni dansa kaldırmak için bana elini uzattı. Büyük bir heyecanla o eli tuttum. Kurallara uydum, düzeni bozmadım, büyüye ortak oldum.
Sonra hata yaptım...
Adımlar karıştı, şarkıyı duyamaz oldum, ritmi kaybettim. Ve beni dansa kaldıran hayat kolumdan tuttuğu gibi yere savurdu.
Ve ben savrulduğum yerden kalkmak için yine bana tutundum. Çünkü tıpkı Dosteveyskinin de dediği gibi "Duvarı yıkmaya gücüm yemiyorsa kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem."
Her zaman olduğu gibi...
Gözlerimi kapattığım karanlığın içinde parlayan güneşle uyandım. Hislerimi kaybetmiş gibi ilk defa uyandığımda uykusuzluğa söylenmeden ayaklandım. Suyla buluşan yüzüm ile hafifçe irkilip, odama geri döndüm. Donuk yüz ifadem ile üstüme uzunca bir siyah elbise ve hırka giyindikten sonra spor ayakkabılarımı alarak, evden ayrıldım.
Kahvaltıyı es geçip, Eliz'in verdiği adrese doğru sürdüm. Üstümde ki bu anlamsız hissizliği anlamayarak gaza yüklendim. Gaza öylesine sert ve sağlam basıyordum ki ayağımın her bir zerresini hissediyordum.
Sapağa geldiğim de hızla fikrimi değiştirip spor salonuna doğru sürdüm. Dün gece verdiğim tavizlerin hırsını şimdi vücudumdan çıkarıcaktım.
Vardığımda kapıyı aralayıp hızla salona giriş yaptım. Soyunma odasına girip, üzerime tayt ve sporcu atletimi geçirdikten sonra Yiğit'in yanına adımladım. Beni görünce alayla sırıtmaya başladı. En son yaptığımız boks maçını o kazanmıştı ve ben daha rövanş istememiştim.
Arkasına dönüp hızla boks eldivenleri gitmeye başladı. Yanında yerimi aldığımda alayla konuşmaya başladı. "Hangi rüzgar attı seni buraya? Korktuğunu düşünmüştüm." sol eldivenimi giyerken kısık ve boş bir kahkaha attım. "Rüzgarla işim yok bu sıralar, lodos olmaya geldim. Ayrıca korkmak senin işin. Ve ben sen değilim." Keyifli bir kahkaha dan sonra benden tarafa dönüp, kaşlarını çatıp sordu. "Neler oluyor Lilya? Ne bu sinir? Senin sinirin zordur." yere eğilip açılan bağcığımı bağladıktan sonra onunla aynı boya gelip, omzuna elimi atıp, sinirle konuştum. "Boş konuşma Yiğit. Rövanşa geldim. Korkuyorsan söyle." Başını zıt yönlere sallayıp, keyifle gülümsedikten sonra ringe doğru yürümeye başladı.
İkimizde konumlarımızı aldıktan sonra maça başladık. Beşinci dakikanın sonunda ilk hamleyi o yapmıştı. Hiçbir maçta ilk hamleyi ben yapmazdım. Bu da karşıdakinin sabrını zorlar ve onu ilk hamleyle isterdi. Sağ yumruğunu karnıma hedeflediğinde tek adımla sola geçerek, yanıtsız bırakmıştım. Salise geçmeden sağ ayağım ile sağ bacağını kıstırdığımda, koluma asılmıştı. Dikkatini koluma çekince hemen diğer elim ile karnına yumruğumu geçirdim.