10.Bölüm:Başka yol hep vardır
*Ya başka yol yoksa? *Bu hayatta korktuğum tek şey karanlıktır. Önümü göremediğim, etrafın siyah olduğu renkten hep korktum.
Bu korkumun üzerine gitmeye karar verdim. Çok çabaladım ama sonu hep nöbetlerimle yada çığlıklarımla bitti.
Çabaladım, olmadı. Vazgeçtim.
Hayır bu bir pes ediş değildi. Vazgeçmek bana göre pes etmek değildi. Ben sadece olmayacak duaya amin demeyi bırakmıştım.
Sonra bu korkumu göz ardı etmeye çalıştım. Başardım. Onu unuttum uzun bir süre. Sonra bir korku daha yerleşti zihnime.
Mesleğimi kaybetme korkusu...
Eğer bu korku gerçek olurda mesleğimi kaybedersem işte o gün bu dünyada ruhen hiç var olmayan bu kızın bedenen de öldüğü gün demektir.
Mesleğim herşeyim. Sırf mesleğim için herşeyi yaparım. Bunu kimse engelleyemez. Peki ya mesleğim beni dışarı atarsa?
İşte o zaman ölürüm...
Duyduğum bu sözler karşısında oldukça sakin bir şekilde yanıt verdim. Belli etmemeliydim. "Sana da merhaba David." İngilizce bir şekilde söylediklerime karşın kendi ana dilinde konuşmaya devam etti. "Merhaba Lilya ama şuan konumuz bu değil. Konumuz gizlilik ihlali ve sen bunu yıktın."
İçeri büyük bir sinirle giren bu adama göz devirdim. Fakat durum vahimdi. "Saçmalama istersen benim yaptığımı düşünmüyorsun herhalde." Bana aldırış etmeden odaları kontrole başladı. Anlaşılan kendime yeni bir iş bakmaya başlamalıydım. Tüm odaları gezip salona tekrar geri döndü. Yanıma kadar gelip yerdeki çantayı aldı. Onu durdurdum." Burak. O özelim. Onu karıştıramazsın." Dinlemedi. Çantayı açtı.
İşte şimdi bitmiştim.
Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Yüzümde korkuya dair hiç bir belirti olmasa da içimde fırtınalar kopuyordu. Bir anda yüz hatları yumuşadı, yanıma yaklaştı. Bir tutam saçımı kulağımın arkasına itip mırıldandı. "Senin olmadığını zaten biliyordum."
Nasıl yani? Çok saçmaydı. İhlali yapan bendim. Peki neden beni bulamamıştı. O defterler o çantadaydı. Masum ayaklarına yatarak cevapladım onu. "Benden şüphe etmen hataydı."
Yüzüme üzgün olduğunu belli eden bir gülümseme ile baktı. Sakince yanıt verdi. "Şüphe duymadım. Sinirim sana değildi ekipin bundan şüphe duymasıydı. Yoksa seni biliyorum."
Ona hak verdim. Benden asla şüphelenmezdi. Bunu biliyordum. Başımı sallayarak ona inandığımı belli ettim. Konuşmaya devam etti. Bu sefer daha yakındı.
Gökyüzü yaklaştığında oldukça rahattım. Fakat David yaklaştığında oldukça garip hissetmiştim. Sanki benimde yaklaşmam gerekiyormuş gibi. "Sen o kadar durusun ki senin hata yapmayacağını biliyordum."
Etkisinde kalmışcasına yavaşlıkla başımı salladım. Bir adım daha yaklaştı. Elini yanağıma yerleştirip okşamaya başladı. Diğer eliyle belimi kavrayıp kendine doğru çekti. Artık dip dibeydik. Dudaklarıma bakıp fısıldadı." Çok özelsin . "
Gözlerime bakıp fısıldadı. "Çok güzelsin ." yanaklarıma bakıp fısıldadı. "Çok çekicisin." Vücuduma bakıp fısıldadı. "Şuan seni öpmemek için zor duruyorum."
Gözlerine bakıp heyecanla fısıldadım. "Öp o zaman." Birkaç saniye yüzüme inanamıyormuş gibi baktı. Sonra dudakları dudaklarımı kapattı. Şehvet veya tutkuyla öpmüyordu. Onun öpüşünde saflık vardı. Bir tek onun aşkı gerçekti.