Kyungsoo
"Bunun olduğuna inanamıyorum." diye duyurdu Jin Young ,Jongin'in Jeep'inden neredeyse milyonuncu kez. Jin Young'un yanında Chorong iç çekip katıldığını aynı şekilde milyonuncu kez dile getirdi. "Evet ya değil mi? Kim Jongin'in arabasındayız. Bir kısmım canavara dönüşüp deri koltuklarına ismimi kazımak istiyor."
"Sakın cüret edeyim deme!" diye sürücü koltuğundan emrettim.
"Sakin ol, yapmayacağım. Ama sanki bu arabada işaretimi bırakmazsam kimse burada olduğuma inanmayacakmış gibi hissediyorum."
Kahretsin, ben bile olduğuna inanamıyordum. Jungkook'un benimle gelme fırsatına atladığına şaşırmamıştım, çünkü Jongin hakkında detaylar almayı kafaya takmıştı ama, Chorong ile Jin Young gelmeyi ısrar ettiklerinde şaşkına uğramıştım. Bu araba yolculuğu sırasında ikisi de en az iki kez Jongin ile çıkıp çıkmadığımı sordu. Standart cevabımı verdim.
Sadece arada takılıyoruz.
Ama kendimi bile buna inandırmak zorlaşıyordu.Yolculuğun geri kalanında yüksek sesle müzik dinledik. Jin Young ile ben şarkı söylerken harmonilerimiz inanılmaz derecede mükemmeldi. Kahretsin neden ona benimle düet yapmasını teklif etmemiştim ki? Chorong hayatını kurtarmak pahasına bile olsa tek nota söyleyemezdi ama bize nakaratta katılmıştı ve hokey merkezinin parkına arabayı çektiğimizde hepimiz heyecanlıydık. Daha önce Seul Üniversitesi'ne gelmemiştim ve kampüsü inceleyecek kadar çok zamanımın olmasını diliyordum ama zaten geç kalmıştık. O yüzden arkadaşlarımı içeri geçirdim, çünkü yerlerimizi bulurken kaybolmak istemiyordum. Arenanın bu kadar büyük oluşu, modern yapısı ve bu kadar çok insanın bu akşam burada oluşu beni etkilemişti. Neyse ki bizim takımın kısmında dört tane boş koltuk bulmuştuk. Arabada bir sürü cips yediğimiz için büfeye uğrama zahmetine girmedik.
"Ee, bu oyun nasıl oynanır demiştin?" diye sordu Jin Young.
Sırıttım. "Ciddi misin?"
"Evet, ciddiyim. Ben müzikle ilgilenen çocuğum Soo. Hokey hakkında ne bilirim?"
"Tamam kabul."
Jungkook ile Chorong oyunculuk derslerinin biri hakkında muhabbet ederken Jin Young'a ne beklemesi gerektiğini hızlı bir şekilde anlattım. Ama oyuncular buza çıktıklarında açıklamamın hakkını vermediğini fark ettim. Bu bizzat izlediğim ilk hokey maçı olacaktı. Kalabalığın gürlemesini, hoparlörün kulak sağır edici ıslığını ve oyuncuların çok hızlı hareket etmelerini beklemiyordum. Jongin'in formasında #88 yazıyordu ama hangi siyah ve gümüş formalı oyuncu olduğunu anlamak için numaraya bakmadım. Başlangıç çizgisinin merkezindeydi ve hakem topu bıraktığı an Jongin önceliği kaptı. Topu kanat oyuncusu olduğunu sandığım ama görünüşe göre defans oyuncusu olan Jacob'a pasladı.
Jongin'i izlemekle o kadar meşguldüm ki diğer oyunculara konsantre olamıyordum. Çok... büyüleyiciydi. Ve o kadar hızlıydı ki gözümü üzerinde tutmakta zorlanıyordum. Buzda kayıyor, Seul'un bizden çaldığı topun peşine düşüp diğer oyuncuları profesyonel gibi kontrol ediyordu. Skor tahtasındaki süre azalıyordu ama tam Seul takımını ilk sette dışarıda bırakacak derken karşı takımdaki forvetlerden biri hızlı bir atış yapıp bizimkileri geçerek oyunu bağlamıştı.
Set sona erip oyuncular kendi tünellerine yönelirken Jin Young beni kaburgalarımdan dürtüp konuştu. "Ne var biliyor musun? Bu o kadar da kötü değilmiş. Belki hokey oynamaya başlamalıyım."
"Paten kayabiliyor musun?" diye sordum.
"Yok ya. Ama o kadar zor olamaz, değil mi?"
Alaycı bir ses çıkardım. "Müziğe bağlı kal," diye öğüt verdim. "Veya eğer spor yapmaya çok kararlıysan futbol oyna. Üniversitemiz seni kullanabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Deal\\KaiSoo
FanfictionKim Jongin, Kyungsoo'yu aradığı adamın kendisi olduğuna inandırmalıydı.