Kyungsoo
Noel tatili daha erken gelemezdi. Teyzemin evine giden uçağa eşofman takımı, yataktan yeni kalkmış saç ve stres sivilceleriyle tam bir karmaşa halinde bindim. Gösteriden sonra Jongin'e üç kere rastlamıştım. Bir kere kafede, bir kere avluda diğeri ise final kâğıtlarımı almak için Etik dersinin amfisinin dışında. Üçünde de ayrıldığımızdan beri kaç kişiyle çıktığımı sormuştu. Üç seferde de panikleyip geç kaldığıma dair bir bahane uydurup korkak gibi kaçmıştım.
Yalan iddialarla birinden ayrılmaya dair durum şuydu: Arkanızı dönüp dediğiniz şeyi yapmadan saçmalığınıza inanmıyorlardı. Benim durumumda bir sürü yabancıyla çıkmam ve keşfimi yapmam gerekiyordu, çünkü Jongin'e söylediğim buydu. Eğer ağzımdan çıkanları yapmazsam bir durum olduğunu çakacaktı. Sanırım birine çıkma teklifi edebilirdim. Jongin'in duyabileceği, oldukça herkese açık bir ortamda randevuya çıkabilir ve âşık olduğum adamı yoluma devam ettiğime dair kandırabilirdim. Ama Jongin dışında biriyle beraber olma fikri kusmayı istememe sebep oluyordu. Neyse ki artık bu konuda endişe etmem gerekli değildi. Bir ara verebilirdim, çünkü sonraki üç haftayı ailemle beraber geçirecektim. Uçağa bindim ve Jongin'in babası cezalandırıcı ültima tomunu verdiğinden beri ilk defa nefes alabildim.
Ailemi görmek tam da ihtiyacım olan şeydi. Beni yanlış anlamayın, hâlâ durmadan Jongin'i düşünüyorum ama babamla Noel kurabiyeleri pişirirken veya şehirde alışveriş yapmak için annem ile teyzem tarafından sürüklenirken kalp acısından dikkatimin uzaklaşması daha kolaydı. Teyzemin evindeki ikinci akşamımızda anneme Jongin'i anlattım. Veya daha doğrusu beni misafir odasında suratı asık yakaladıktan sonra bilgiyi ağzımdan aldı. Tahta iskelenin altından yeni çıkmış ayyaş gibi gözüktüğüme dair beni bilgilendirip zorla duşa soktuktan sonra saçımı taramaya zorladı. Ondan sonra içimi döktüm ve bu da annemin artık Tatil Sevinci Operasyonu diye adlandırdığı şeyi başlattı. Diğer bir kelimeyle düzinelerce tatil aktivitesine beni zoroladı ve onu bu yüzden candan seviyordum.
Üç gün içinde Busan'a, Jongin'in şüphesiz ki kendi o kadar da gizli olmayan Kyungsoo'ya Yalan Söylediğini İtiraf Ettirme Operasyonu'nu planladığı yere dönmeyi iple çekmiyordum. Beni tekrar geri kazanmaya çalışacağını biliyordum işte. Aynı zamanda çok uğraşmasına gerek olmadığını da biliyordum. Tek yapması gereken bana o mükemmel gözleriyle bakıp, yamuk bir şekilde gülümsemesiydi ve göz yaşlarına boğulup kollarımı ona dolayarak ona her şeyi anlatırdım.
Onu özlemiştim.
"Merhaba tatlım, bizimle topun düşüşünü izlemeye gelecek misin?" Annem kapı girişinde belirmiş, elinde bir kâse patlamış mısırı çekici bir şekilde tutuyordu.
Jongin'in evinde geçirdiğim ilk akşamda karnımı nasıl patlamış mısırla doldurup saatlerce televizyon izlediğimi hatırladım.
"Evet, birazdan geleceğim," diye cevap verdim. "Rahat bir şeyler giymek istiyorum."
Annem gittikten sonra yataktan çıkıp valizimi pantolon bulmak için karıştırdım. Dar kot pantolonumu çıkarıp yerine rahat olanı giyerek aşağı oturma odasına; ailem, teyzem, eniştem ve onların arkadaşları Yujun ile Hayon L şeklindeki kanepede oturdukları yere indim. Noel Arifesi'ni üç orta yaşlı çiftle geçiriyordum.
Yaşasın.
"Ee, Kyungsoo," diye konuya girdi Hayon, "annen bize yakın zaman içinde oldukça saygın bir burs kazandığını söyledi."
Kendimi kızarırken buldum. "Saygınlığım bilemem. Yani her yıl kış ve bahar gösterilerinde yapılıyor. Ama evet, kazandım."
Bu da sana girsin Kim Jinhwan, diyen kendini beğenmiş iç ses canavarım bağırdı. Jongin'e gösteride rastladıktan sonra konser salonuna dönmeyi planlamıyordum ama Sunny beni kaçmaya çalışırken bulup sahneye sürüklemişti. Ve evet, ismimi burs seremonisinde duymak kafamı zaferden güzel yapmıştı. Onun ismini söylemediklerini fark ettiğinde Jinhwan'ın yüzündeki öfkeyi asla unutamayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Deal\\KaiSoo
FanfictionKim Jongin, Kyungsoo'yu aradığı adamın kendisi olduğuna inandırmalıydı.