Daha iyi birileri

555 54 36
                                    

Jongin

Kyungsoo beni günlerdir görmezden geliyordu. Sanki meş­gulmüş gibi davranıyordu ve evet, işi ile provası vardı ama çıktığımızdan beri çalışıyor, prova yapıyordu. Önce­leri hızlıca bir yemek yemeye veya benimle yatmadan önce kısa bir sohbet etmeye engel olmadığı kesindi.
Dolayısıyla beni görmezden geliyordu.
Park'ın peşine düşüşüm yüzünden olduğunu tah­min etmem için Zekiler üyesi olmama gerek yoktu. Bana kızgın olduğu düşünebildiğim tek sebepti ve onu suçlayabileceğimden emin değildim. O pisliğe vurmamam gereki­ yordu. Özellikle arenanın önünde yüzlerce insanın şahitliğinde.

Ama... Bilmiyorum... Benden şimdi korkuyor olması dü­şüncesi... Beni öldürüyordu.

Yurda habersiz gitmiştim, çünkü önceden mesaj atmasam bana ne kadar meşgul olduğuna dair bir bahane uyduracağını biliyordum. Evde olduğunu biliyordum, çünkü dünyadaki en zavallı hareketi yaparak Jungkook'a mesaj atıp öğrenmiştim. Sonra pislikçe bir hareketi yaparak Kyungsoo'ya sürprizim olduğu için geleceğimi söylememesi için yalvarmıştım. Jungkook'un yuttuğundan emin değildim. Yani, yurt arkadaşları birbirleriyle konuşurlardı. O yüzden Kyungsoo'nun en yakın ar­kadaşına onu neyi rahatsız ettiğini söylediği belliydi.

Beklediğim gibi Kyungsoo beni kapıda gördüğüne mutlu görünmüyordu. Sinirli de görünmüyordu, özellikle gözle­rindeki pişmanlık parıltısını görünce huzursuz olmuştum.

Kahretsin.

"Merhaba," dedim kısık bir sesle.

"Merhaba." Yutkunurken boğazı aşağı yukarı oynadı. "Burada ne yapıyorsun?"

Her şey yolundaymış gibi, sadece sevdiğim çocuğu görmek için uğramış gibi davranabilirdim ama bu Kyungsoo ile olduğumuz şey değildi. Hiçbir zaman daha önce gerçek için ayak sürtmemiştik ve şimdi yapmaya başlamayacaktım.

"Erkek arkadaşımın beni neden görmezden geldiğini öğ­renmek istiyorum."

İç çekti.

O kadar. İç çekiş. Dört gün sıfır fiziksel iletişim, kısacık birkaç mesajın ardından tek aldığım bir iç çekişti.

"Ne haltlar dönüyor?" diye sordum sıkıntıyla.

Tereddüt ederken gözleri Jungkook'un kapalı kapısına dön­dü. "Odamda konuşabilir miyiz?"

"Tabii, cidden konuştuğumuz sürece," diye homurdan­dım.

Yatak odasına gittiğimizde kapıyı kapattı. Bana döndü­ğünde ne söyleyeceğini tam olarak biliyordum.

"Tuhaf davrandığım için özür dilerim. Sadece biraz dü­şünüyordum da..."

Kahretsin.. Benden ayrılıyordu. Çünkü kimse, 'Artık birbirimizi görmememiz gerektiğini düşünüyorum.' ile bitirmeyi planlamadığı bir cümleye, 'biraz düşünüyorum da...' ile başlamaz.

Kyungsoo nefesini bıraktı. "Artık birbirimizi görmeme­ miz gerektiğini düşünüyorum."

Beklediğim halde sessiz kelimeler beni kalpten vurmuş­tu ve vücuduma bir acı fırtınası göndermişti.

İfademi görünce hemen devam etti. "Sadece... işler hızlı ilerliyor Jongin. Neredeyse iki ay oldu ve biz çoktan 'seni seviyorum' kısmına geldik. İşler birden çok ciddileşti ve..."

Fazlasıyla paniklemiş görünüyor, sesi kulağa üzgün geli­yordu. Ben ise ne paniklemiştim ne de üzgündüm. Yıkılmıştım.

Boğazımda biriken acıyı yutkundum. "Gerçekten ne demek istediğini neden söylemiyorsun?"

The Deal\\KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin