8/7 yaşında Miya ikizleri ve Rintarou
Osamu büyük bir telaşla hemen karşısındaki çocuk parkına girdi. İkizi ile burada - parkın önünde - buluşacaklarına dair sözleşmişlerdi lakin onu bulamıyordu. Gözleri çevreyi tarıyor, parkın her köşesinde geziniyor ve içindeki korkuyu dizginlemeye çalışarak tanıdık bedeni arıyordu.
Gözlerine takılan yabancı ile duraksamış, odağını ona çevirmiş ve yardım isteyebileceğini düşündüğü çocuğa doğru yönelmişti.
"Hey!" Küçük çocuk salıncakta tek başına oturmuş olan yabancı çocuğa doğru koşar adımlarla ilerlemiş, adını bilmediğinden öylece seslenivermişti. Şansı yaver gitmiş olacak ki yabancının dikkatini çekebilmiş ve kendisine dönmesini sağlamıştı. Eğik olan başını kaldırmasıyla yüzünü anca görebilmiş, bakışlarını buluşturabilmişti. Yabancının gözleri normale göre fazlasıyla çekik ve hoş bir yeşile sahipti. Bu Osamu'nun kısa bir süreliğine duraksamasını, tüm dikkatini dağıtmasını ve çocuğun bir tilkiye benzediğini fark etmesini sağlamıştı. "Ihm.. Şey, buralarda bana benzeyen bir çocuk gördün mü?"
Tanımadığı ve bi' hâyli yüksek çıkan ses ile şortundan dolayı açık kalan beyaz bacaklarındaki bakışlarını karşısında duran çocuğa çevirmişti Suna. Kendi boyunda olduğunu tahmin ettiği ve öylece karşısında bir cevap bekleyerek dikilen çocuğu bir süre süzdü kısık gözleriyle. Sorusuna karşılık kafasını olumsuz anlamda iki yana sallarken öyle birini görmediğini çekingem bir ses ile dile getirmişti.
"Hayır.. sanırım görmedim."
Karşısındaki çocuk tilki gözlü çocuğun cevabıyla yanaklarını şişirerek oflarken çevresine bakınmış, gözleriyle etrafı hızla tekrar tarayarak aniden nereye kaybolduğunu bilmediği ikizini umutsuzca aramıştı. Onu bulduğunda çokça kızacak ve kafasına bir tane geçirecekti. Annelerinden oyun oynayabilmek için zorla aldıkları izni onu arayarak boşa geçiriyordu çünkü.
Tilki gözlü çocuk ise karşısındaki çocuğun hareketlerini dikkatle izliyor, ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Buraya yeni taşınmışlardı bu yüzden herkes ona yabancıydı ve hiç arkadaşı yoktu. Annesi evin henüz bitmemiş işlerini hallederken oğlunun evde sıkılmaması için dışarı çıkmasına izin vermiş, hemen alt sokaklarındaki parka arkadaş edinebilmesi adına dikkatli olmasını temenni ederek yollamıştı. O ise fazla çekingen yapısından dolayı kimseye yanaşmayıp boş olan salıncakların birine oturmuştu. Ta ki bu yabancı çocuk ona seslenene ve yanına gelene kadar.
Küçük çocuk elini tilki gözlü çocuğa doğru uzatmış ve sevimli bir ifadeyle başını hafifçe omuzuna düşürmüştü.
"Benimle ikizimi aramak ister misin?"
-
Osamu elini tutan çocukla birlikte parkın etrafını bir süre aramış, sonunda Atsumu'yu parkın olduğu sokağın başında bulmuşlardı. Atsumu kaldırımda çömelmiş, bankta oturan yaşlı kadından sevmek için izin aldığı kedinin yumuşak tüylerini okşuyordu. Tabii bu süre zarfında söz verdiği ikizini çoktan unutmuş, zamanın nasıl geçtiğini bilememişti.
"Hey, Atsumu!"
Duyduğu ismiyle birlikte kafasını usulca kaldırmış, kendisine doğru koşmakta olan ikizine el sallamıştı her şeyden habersiz Atsumu. Osamu ikizini bulduğu için biraz rahatlamıştı, endişe duygusunu bastırmıştı ama şimdi de siniri ortaya çıkıyordu. Suna bunu elindeki tutuşun sıkılaşmasıyla anlarken baş parmağı ile hafifçe çocuğun elini okşamıştı.
Suna'nın annesi ne zaman bir şeye kızsa, sinirlense ya da endişe içinde olsa Suna annesinin kendisinden büyük olan ellerini tutar, küçük parmaklarını üzerinde gezdirirdi usulca. Annesi ise bu hareketiyle yumuşar, oğlunun bu küçük jesti ile içi sıcacık olurdu.
Osamu da Suna'nın bu hareketiyle az da olsa yumuşarken Atsumu'nun yanına gelmişlerdi bile. Atsumu, Osamu'nun yanındaki genci fark etmiş ona seslendiğinde yanında görmüştü ama kim olduğu ile şu an ilgilenmiyordu. Kocaman bir gülümsemeyle ikisine dönmüş, heyecanından sesinin tonunu ayarlayamadığı için adeta bağırarak konuşmuştu.
"Baksanıza, çok tatlı bir kedi değil mi! Tüyleri de yumuşacık. Hem Garfield'a benziyor! "
Osamu kendisinin unutulma sebebi olan kediye yaklaşıp ikizi gibi yanında çömelirken küçük parmaklarını heyecanla kendisinden ilgi bekleyen kedinin tüyleriyle buluşturmuştu. Gerçekten Atsumu'nun dediği gibi yumuşacık tüyleri vardı.
Suna ise adlarını dahi bilmediği ve birbirine fazlasıyla benzeyen çocukların yanına usulca çömelmiş, büyük ihtimal aynı kıyafetleri giyseler birbirini ayıramayacağı bedenlerden tüm ilginin sahibi olan kediye çevirmişti bakışlarını. Parlak turuncu tüyleri, hafiften sarkan göbeği ve büyük iri gözleriyle sahiden Garfield'a benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going Dumb / Sunaosa
Teen Fiction(askıda) Miya Osamu büyük bir telaşla oyun parkına ikizi Atsumu'yu bulma umuduyla girdi. Lakin ne yazık ki tanıdık bedeni bulamadı. Ama o sırada salıncakların tekinde oturan yabancı bir çocuk takıldı gözüne. Ondan yardım isteyebilme umuduyla koşar a...