Osamu son iki dersin aynı olmasının rahatlığı ile bir buçuk derstir sırasında mışıl mışıl uyuyordu. Suna'nın elini okşaması onu derin bir uykuya yollamış, sıranın sert zeminini ve rahatsız edici hissini unutturmuştu. Suna ise o dersin sonuna kadar Osamu'nun elini okşamış, tenefüste de sınıf arkadaşlarının durumlarını garipseyebileceği düşüncesiyle bırakmıştı. Arkasındaki bedeni uyandırmamak adına da olduğu yerde öylece oturmuştu teneffüs boyunca.
-
Okulun bittiğine dair çalan zille birlikte tüm öğrenciler çantalarını toplamaya başlarken öğretmen de masadaki araç gereçlerini alarak sınıftan çıkmıştı.
Suna yorulmuş hissediyordu, hem bedensel hem de ruhsal olarak yorulmuştu bugün. Yoğun dersleri vardı tüm gün boyunca, tabii ne kadarından verim alabilmişti orası tam bir muammaydı. Düşüncelerinin içinde yüzüyordu saatlerdir; öğretmenler sınıflarına giriyor, bir şeyler anlatıyor ve gidiyordu. Üstüne üstlük uykusunu da alamamıştı ve bir de arkadaşını kaybetme korkusunu yükleniyordu yorgun bedeni. Eve gitmek ve uyumak istiyordu yalnızca.
Atsumu, sırtına yüklendiği sırt çantasıyla hızla yerinden doğrulmuş, iki derstir rahatça uyuyan ikizine yönelmişti. Tenefüslerin yüksek sesli gürültüsüne bile uyanmamıştı. Elinin ağır olup olmaması umrunda bile olmadan Osamu'nun sıraya yaslı kafasına bir tane geçirmişti, Atsumu. Sınıfta yankılanan şiddetli sesle birlikte tüm sınıf kendilerine dönerken Atsumu sadece sırıtıyor, Suna ise Osamu'dan gelecek olan tepkiyi endişeyle bekliyordu sırasına yaslanarak. Bu hareketi Atsumu'dan bekliyordu, yanlarına yaklaşırken ki sırıtışını fark etmişti çünkü.
Sınıfındaki insanlar bu anı garipseyebilir, hatta Osamu için korkabilirdi. Lakin Suna için işler öyle değildi, Osamu'nun bundan daha şiddetli darbeler aldığı olmuştu. Bu ona çok koymazdı, sadece uzun bir kovalamacayı beraberinde getirirdi. Atsumu çok şanslıysa yakalanmaz ve eve ilk varan olarak annelerinin radarından yararlanırdı. Şansız ise Osamu'dan bin katını geri alırdı.
Osamu, başına yediği darbe ile sarsılarak derin uykusundan uyanmış, dikkatsiz ayaklanmasıyla sandalyesinin gıcırdayarak gerilemesine sebep olmuştu. Bir eli başının acıyan yerine yaslanırken uyku sersemliğiyle etrafına bakınmış, hemen yanında haince sırıtan ikiziyle bir küfür savurmuştu.
" Lan! Siktim belanı senin. Aklın varsa kaç oğlum."
Atsumu duyduğu cümleler ile beklediği atağı ikizinden almış, sırtlandığı çantasının yerini sağlamlaştırırken tüm enerjisiyle kaçmaya başlamıştı. Osamu da durmamış, uyku sersemliğine rağmen peşinden adeta uçmuştu. Lakin unuttuğu bir şey vardı, sırasının yanında asılı olan çantası.
Suna kafasını iki yana sallayarak bir omuzuna Osamu'nun çantasını geçirip sınıftan çıkmıştı. Atsumu'num teklifini henüz kabul etmemişti, gitmek gibi bir niyeti de yoktu. Lakin şu an omuzunda asılı olan Osamu'nun çantası gideceği yeri belli ediyordu. İstemeden de olsa teklifi kabul etmiş olmuştu. Cebindeki telefonunu çıkartarak annesine durumu anlatan kısa bir mesaj yollamış, geride kalmamak için adımlarını hızlandırmıştı.
-
" Tamam, yeter! Yeter dedim, ulan! Dur, bir şey yapmayacağım."
Osamu, sonunda pes ederek kendini nefes nefese kaldırıma bırakmış, uykudan yeni uyandığı için sersemlemiş bedeniyle bir yere varamayacağını geçte olsa fark etmişti. Şu an formunda sayılmazdı. Ayrıca bir eksiklik de hissediyordu.
Atsumu da yorulduğu ve ikizinin haline bakarak onunda devam edemeyeceğini bildiği için yanına bırakmıştı kendini. İkisininde şu an didişecek hali yoktu, lakin bu Atsumu'nun kahkahalara boğulmasına engel değildi. Yoldan geçen birkaç insan şaşkınlıkla onlara bakarak yanlarından geçerken Atsumu gülmeye devam ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going Dumb / Sunaosa
Teen Fiction(askıda) Miya Osamu büyük bir telaşla oyun parkına ikizi Atsumu'yu bulma umuduyla girdi. Lakin ne yazık ki tanıdık bedeni bulamadı. Ama o sırada salıncakların tekinde oturan yabancı bir çocuk takıldı gözüne. Ondan yardım isteyebilme umuduyla koşar a...