Suna öğle vaktine kadar uyumuş, az da olsa kendini toparlayabilmişti. Sabaha nazaran daha dinç ve ağrısız hissediyordu. Evdeki yatağında uyuduğu gibi rahat etmemişti sert sırasında. Tenefüslerdeki gürültüden dolayı da sürekli uyanıp durmuş, yine de ders saatlerindeki uykusu yeterince tatmin etmişti kendisini. Şimdi koluna girmiş olan Atsumu ile kafeteryaya doğru ilerliyordu. Osamu ise lavaboya kadar gideceğini daha sonra da onlara eşlik edeceğini söyleyip ikiliden ayrılmıştı birkaç dakika önce."Sunarin, daha iyi misin?" Atsumu'nun endişeli sesi ikisi arasındaki sessizliği bozmuştu. Suna'nın ilerdeki bakışlarınında kendisine dönmesini sağlamıştı böylece.
"İyiyim, endişelenme. Uyuyamadım sadece." Hafif bir tebessüm vermeye çalıştı Suna arkadaşına. Çünkü cidden endişelenmiş duruyordu. Dersin bittiğini belirten zil her koridora yayıldığında baş ucuna gelip beklemiş, bir isteği olup olmadığını sormuştu. Suna gerçekten Atsumu'nun varlığına minnettardı. Böyle bir arkadaş daha edinemezdi biliyordu. Kimse onun kadar üstüne düşmezdi, tabii annesi dışında.
"Uykularını kaçıran şey ne peki? Biliyorum, kolay kolay bu hâle gelmezsin. Osamu da yokken anlatmak ister misin? Daha rahat konuşabiliriz." Atsumu, her zaman arkadaşın kendisine gelmesini beklerdi. Ona gelip anlatmasını. Hiç ilk adımı atmaz, kendisini sıkıştırılmış hissetmesine sebebiyet vermezdi. Ama bu sefer olay farklıydı, Atsumu biliyordu. Suna kolay kolay kendini Atsumu'ya açamazdı. Sonuçta birinden hoşlanıyordu ve hoşlandığı kişi ikiziydi. Bu yüzden oğlanın kendinden sıkça kaçınacağını tahmin edebiliyordu.
"Daha sonra olur mu?" Suna istemeye istemeye de olsa Atsumu'yu geri çevirdi. Şu an çok fazla bu konu hakkında konuşmak, bir süre olanları düşünmek ve garip davranışlarda bulunmak istemiyordu. Bu yüzden kibarca konuyu değiştirmekte buldu çareyi. "Hadi sıraya girelim. Çoktan insanlar dolmuş bile. Bize pek bir şey kalmayacak gibi."
"Sunarin! Tanrım... Düşünmek dahi istemiyorum. Fazlasıyla açım şu an." Atsumu isyankar bir dilde tepkisini çekinmeden ortaya koyarken eline koluna hakim olamamış, sıraya girerlerken hemen yanında olan Suna'ya çarpmıştı. Suna beklemediği bu temasla birlikte dengesini koruyamamış, geriye attığı birkaç sarsak adımla birlikte hemen arkalarında sıraya girecek olan bir öğrencinin üzerine düşmüştü. Şanslıydı ki çarpmış olduğu kişi sağlam çıkmış, ikisini yere yapışmaktan son anda kurtararak kucağına devrilen Suna'nın bedenini tutmuştu.
"Eh.. Ben, özür dilerim. Arkadaşım bana çarpınca. dengemi kaybettim... Çok özür dilerim. Ayrıca teşekkür ederim." Suna anın getirisi olan adrenalin ve suçluluk duygusuyla konuşmakta zorlanarak kendisini ifade etmeye çalışıyor, rahatsız ettikleri öğrenciden hem özür diliyor hem de teşekkür ediyordu.
"Sorun değil, sen iyi misin?" Oğlan Suna'nın dengesini kurup ayakta durduğunu görünce ellerini bedeninden çekmiş, yüzündeki maskeyi düzelttikten sonra konuşmuştu. Temastan çok hoşlanmaz, oldukça kaçınmayı tercih ederdi. Ama bu tarz kazalarda yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ayrıca yemek çantasını yere düşürünce mecbur kafeteryanın yemeklerine kalmış, hoşlanmadığı kalabalık sıraya girmişti.
"Oh! Siz Sakusa Kiyoomi olmalısınız. Okulumuza yeni gelen değişim öğrencisi." Atsumu sebep olduğu zincirleme kaza sayesinde çekingenlik yaşarken sessiz kalmıştı. Lakin bu sessizliği birkaç gündür okulda geleceği haberi yayılan Sakusa Kiyoomi olunca bozulu vermiş, her zamanki sosyalliğini konuşturmuştu.
" Evet benim, sen de kazanın sebebi olan öğrenci olmalısın." Mesafeli ses maskenin ve kafeteryanın gürültüsünden zar zor duyulurken açık bir şekilde özür beklediği belliydi. Çünkü asıl suçlu kendisiyken hiçbir şey demiyor oluşu oğlanı biraz sinirlendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going Dumb / Sunaosa
Подростковая литература(askıda) Miya Osamu büyük bir telaşla oyun parkına ikizi Atsumu'yu bulma umuduyla girdi. Lakin ne yazık ki tanıdık bedeni bulamadı. Ama o sırada salıncakların tekinde oturan yabancı bir çocuk takıldı gözüne. Ondan yardım isteyebilme umuduyla koşar a...