Lunapark macerasından sonra ikizler ve Suna yemek yiyebilmek için bir hamburgerci seçmiş, yemeklerini yedikten sonra çok geç olmadan da evlerine dağılmışlardı. Sonuçta yarın okulları vardı. Haftasonu olsa daha fazla oyalanabilirlerdi. Lakin bu şu an için söz konusu bile değildi.
Güzel sayılabilecek birkaç saatin ardından, Suna kendini daha iyi hissediyordu. Uykusuzluktan yorgun düşen bedeni adrenalinle tazelenmiş, düşüncelerle dolu olan zihni bir süre olaylardan uzaklaşmıştı. Hâlâ lunaparktaki deli dolu halleri gözlerinin önünde, attıkları çığlıklar ve kahkahalar kulağındaydı. Birkaç anı da telefonunun galerisinde yerini almış, birbirlerinin ilkleri olan anılarına bir yenisi daha eklenmişti.
-
Ertesi günün sabahı Atsumu büyük bir huzursuzlukla uyanmıştı. Herkesin aksine. Tabii bu saatte kalktığı için Osamu her zamanki gibi söyleniyordu ama bu onun rutinlerinden biriydi. Atsumu, lunaparkta attığı çığlıklardan olsa gerek sesi kısılmış ve boğazı rahatsız edici bir şekilde acı vermeye başlamıştı. Bayan Miya ise buna çare olarak oğluna sıcak bir süt ısıtmış, başka bir rahatsızlığı olmadığı için okula gitmesinde bir sakınca bulmamıştı. Tabii bu karardan hiç memnun olmayan bir Atsumu vardı. Boğazını bahane ederek tüm gün boyunca yatma hayalleri kurmuştu, kısık sesine rağmen Osamu'ya nispet yapmaktan geri durmamıştı. Ama şans ondan yana kesinlikle değildi. Bu yüzden yolda Osamu tarafından çokça şaka malzemesi edilmişti.
Okula gelip sınıflarına çıktıklarında Osamu'nun gözleri doğruca Suna'nın sırasına kaymış, görmüş olduğu bedenle gülümsemeden edememişti. Daha dün görmüş olabilirdi, ondan önceki gün de görmüş olabilirdi... Ama bu, Osamu'nun özlemediği anlamına gelmiyordu. Suna karşısında öylece otursa Osamu yine özlerdi, biliyordu. Ve yine aynı şekilde gülümserdi.
Atsumu, boğazının acısından olsa gerek sessiz bir şekilde sırasına geçmiş ve bu yüzdende Suna'nın ilgisini çekememişti. Ki istediği kadar gürültü yapsa da kulaklığını takmış bir şekilde defterinden bir sayfayı karalayan Suna'nın ilgisini üzerine çekebilecek gibi değildi. Oğlan çizdiği şeye o kadar odaklanmıştı ki, arkadaşlarının geldiğini sandalyesine çarpan arka sırayla fark edebilmişti. Tabii odaklandığı için beklemediği bu temasla yerinden hafifçe sıçramış, kulaklığının tekini çıkartarak arkasına dönmüştü. Osamu ise sessiz bir şekilde 'üzgünüm' diyerek yerine geçip çantasını yanına bırakmıştı.
"Sorun değil." Hafif bir tebessümle Osamu'ya karşılık veren Suna, başını Atsumu'nun tarafa çevirmişti usulca. Yanına gelmemiş olması anlık bir endişeyi içinde filizlendirirken sırasında tek kolunun üzerine kafasını yaslamış ve kendisinden tarafa dönerek kocaman bir şekilde sırıtan Atsumu ile endişesini yersiz bulmuştu. Aynı şekilde ona karşılık verdiğinde Atsumu gülmüş, gülüşü ise öksürükleriyle bölünerek acı içerisinde son bulmuştu.
"Dün, o kadar bağırınca sesi kısıldı ve büyük ihtimal boğazı zarar gördü. Aptal..." Osamu, Suna'nın endişeli bakışlarına karşılık ufak bir açıklama yapma gereği duymuş, drama kraliçesi olan kardeşine göz devirmeden edememişti. Birkaç teneffüs sonra bir kahve alır, biraz daha rahatlatırdı boğazını. İyileşmek istiyorsa sadece biraz çenesi kapalı tutması gerekiyordu o kadar. Ki Atsumu bunu başarabilirse, bu Osamu için biraz huzur vakti demekti. Eğer böyle olacaksa bir süre kafa dinlemek için ikizini lunaparka götürebilir, harçlığını seve seve buna kullanabilirdi.
Çalan zil ve sınıfa giren öğretmenleriyle öğrenciler sıralarında doğrulurken Suna yönelmiş olduğu Atsumu'dan önüne dönmek zorunda kalmış, diğer öğrenciler gibi öğretmenini selamlamıştı. Atsumu ile ilgilenmeyi de dersin sonuna ertelemek mecburiyetindeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/263204710-288-k420398.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going Dumb / Sunaosa
Ficção Adolescente(askıda) Miya Osamu büyük bir telaşla oyun parkına ikizi Atsumu'yu bulma umuduyla girdi. Lakin ne yazık ki tanıdık bedeni bulamadı. Ama o sırada salıncakların tekinde oturan yabancı bir çocuk takıldı gözüne. Ondan yardım isteyebilme umuduyla koşar a...