Günümüz
"Yuna? Nasıl oldu bizim kız?" Düşüncelere dalmış gitmiş beni ev arkadaşım Min Seo çekip çıkarmıştı.
Choon Hee'yi onu öyle bulduğumdan bu yana elini hiç bırakmamıştım. Sonrasında uyuyakalmıştı.
Onu koltuğa yatırdığımızdan beri de onu izliyordum. Yüz hatlarını, parmaklarını, saçlarını..."İyi gözüküyor."
Ne kadar çok benziyordu Jimin'e. Her gün bunu biraz daha fark ediyordum. Fakat hem onu hem Jimin'i böyle görmek bana da iyi gelmemişti. Saatlerdir ruh gibiydim ve bir türlü kendimi toparlayamıyordum.
İkisine de bir anda bir şeyler olmuştu ve bunun tesadüf olduğunu da sanmıyordum.
Küçük ama şirin parmakları elime kenetlenmiş, bırakmamak üzere tutmuş gibiydi.
Ne zorluklar yaşamıştı benim bilmediğim kim bilir? Ne annesi onu tanıyordu ne babası. Hoş, annesi tanıyordu artık ama annesi gibi davranamıyordum.
İçimde daha önce hiçkimseye karşı beslemediğim bir şefkat duygusu besliyordum ona. Hem de onu yeni yeni tanısam da.
Jimin için uğraşırken onu çok ihmal etmiştim. Onu tanımaya bile çalışmamıştım işlerimiz arasında.
Ne de olsa benim kızımdı. Bizim kızımızdı.
Bir saat kadar önce Jimin'in menajeri aramış ve durumunun iyi olduğunu fakat dinlenmesi gerektiğini söylemişti. Hastaneden çıkmış kendi yurtlarına gitmişlerdi.
Onun yanına da uğramalıydım. Çünkü kalbimi orda bırakmıştım. Aklımsa işte şu an elimi tutuyordu.
Koltukta kıpırdanmaya başladığında yerli yersiz bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı.
Elini iyice kavrayıp saçlarını okşadım."Canım, hadi aç gözlerini."
Gözlerini yavaşça açarken gülümseyerek ona baktım.
"Anne..şey yani.." dediği şeyleri yavaş yavaş toparlarken gülümsememi hiç bozmadım.
"Görüşebildiniz mi? Jimin'le? Anlattın mı ona bir şeyler?"
Sesli bir nefes verip bıraktığı elimi saçlarımda gezdirdim.
"Jimin rahatsızlandı canım. Hastaneye kaldırıldı. Fakat korkma durumu iyi şimdi."
Son dediğimi duymamış gibi hızlıca yattığı yerden doğruldu ve karşıma dikildi.
"İyi mi? Nasıl oldu? Ne oldu?" Oturduğum yerden kalkıp ben de karşısına geçtim ve kollarından tutup sakin olmasını söyledim.
"İyi güzelim yurtlarına geri dönmüşler."
Biraz daha sakinleştiğinde koltuğa tekrar oturttum ve yanına geçtim.
"Fakat sen de kötüleştin canım. İkiniz de bir anda kötüleştiniz."
Neler olduğunu sindirmeye çalıştığını görebiliyordum.
"Ben iyiydim." dedi. "Fakat bir anda seni ve babamı gördüm." Zorlukla yutkundu.
"Şimdiki halinizi değil ama. Eski halinizi. Yu Jin diye birini gördüm sonra."
Adını duymam dahi vücudumdaki bütün hücreleri germişti, harekete geçirmişti. Bir şeyleri hatırlamasa bile bir şekilde başımıza bela olmayı başarıyordu.
"Sonra nasıl öldüğünüzü gördüm." Sesi titremişti kelimeler ağzından çıkarken.
Gözleri dolmuş bakışlarını benden kaçırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekliğin 7 Yüzü|BTS|
FanfictionKehanetleri yüzünden beraber büyüyüp kardeş gibi olan 7 gerçek prens.. Ve aralarından içinde tuhaf negatif bir enerji taşıdığı yüzünden saraydan kovulan 1 kötü prens.. Zamanı geldiğinde Eris Krallığı'na beraber hükmedecek 7 kral, ve büyüyüp kendi hü...