'Fedakarlık'

135 15 11
                                    

Yaşadığım heyecanın tarifi yoktu içimde. Her ne sebeple gelmiş olursa olsun şu an kapımın önünde Jimin vardı.
Onunla daha yakın anlar yaratmak isterken onun kendi isteğiyle evimin önüne kadar gelmiş olmasıydı.
Bu bile içimdeki umut tomurcuklarını yeşertmeye yetmişti.

Fakat benim kadar biri daha heyecanlıydı. Choon Hee'nin de benden bir farkı yoktu.

"Nasıl yanı şimdi babam, Jimin kapının önünde mi şimdi?" Heyecandan kelimeleri birbirine dolansa da yüzündeki gülümseme içimi ısıtmıştı.

Her ne kadar Jimin benim ruh eşim olsa da o da onun kızıydı. Ve bu yaşına kadar da gerçek baba ve anne şefkati hissetmeden büyümüştü.

Kafamı evet der gibi sallarken gülümsememi saklayamıyordum.
Ben kapıya doğru heyecanla yürürken arkadan sesini duydum.

"Ben de bir kere görebilir miyim onu?"

Dudaklarımı yaladım ve birbirine bastırdım. Ardından da gülümsedim.

"Bence bir sorun olmaz, görebilirsin. Ama sakın çaktırma."

Heyecanla kafasını sallarken dış kapıyı açtım ve birkaç metre ötede arkası dönük olarak duran Jimin'i gördüm.

Kalbim çoktan almış başını gitmişti. Onu görmek sahildeki dalga seslerine benziyordu. Rahatlatıyor adeta huzur veriyordu.

"Umarım müsaitsindir." Bana baktığını anlamam hayal aleminden çıkmama yardım etmişti.

Gerçekten niye bana böyle bakıyordu ki?
Niye böyle gülümsüyordu da içim eriyordu ona bakarken?

Kendimi toparlamaya çalıştım yavaşça ona doğru adımlarken. Evimizin tek katlı olmasını şu an daha çok sevmiştim.
Uzun zamandır tuttuğum nefesimi bir çırpıda dışarı verirken gülümsedim.

"Yok hiç problem değil. Biz de zaten şeyle oturuyorduk." Arkamı döndüğümde Choon Hee'nin üzüntüyle karışık sevinçli hali konuşmama engel olmuştu.

O da heyecandan ne diyeceğini bilemezken elini Jimin'e doğru uzattı.

"Merhaba ben şey."

Anında gözleri mutlulukla kısılan halini izlerken bir yandan da kızımızın babasıyla ilk tanışma anını hafızama kazıyordum.

Kalbimin acıyla burkulduğunu hissettim. Bunu Choon'da da görmüştüm. Onun gözlerinde ne kadar yıkıldığını görmüştüm.

Gözlerinin dolduğunu gördüğümde boğazımı temizledim ve Jimin'in dikkatini kendime çektim.

"Ben gideyim artık. Siz konuşun ama. Siz gitmeyin kalın anne-"

Gözlerimi büyüterek Choon'a korkuyla bakarken o da ne dediğinin farkına vardı.

"Şey annem, annem beni özlemiş. Ben de onunla konuşayım."

Kendini anında evin içine attı ve kapıyı çekti. İçimdeki korku hala kendini belli ederken Jimin sadece gülüyordu.

"Ailenden birisi mi?" Hala gülümsüyordu.
Sorduğu soruya karşılık dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Evet." dedim bir çırpıda. "Kuzenim."

Gülümsemesi yüzünde daha çok yayıldı.

"Sana çok benziyor." Normalde olsa bunu duyan bir anne gururlanır, hoşuna gider ya da daha güzel bir tepki verirdi ya...

Ben hiçbirini yapamadım.

Gözlerimi birbirine bastırıp ağlamamak için kendimi zor tuttum.
"Siz ne için gelmiştiniz.?" Ses tonumdaki acizlik onun unuttuğu şeyi fark etmesini sağlamıştı.

Gerçekliğin 7 Yüzü|BTS|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin