Çip

118 26 2
                                    

Medya: Peri

Rogers genç kızın durumunu merak etmiş bir şekilde koridorda ilerliyordu. Koridoru döndüğünde gördüğü manzara kapının başında bekleyen dört gençti. En uzun olanlarının yanına yaklaştı. ''Ne istiyorsun?'' Gencin sorusu, sorudan çok gitmesi gerektiğine dair bir uyarıydı. Ama sarışın adam buna rağmen işaret parmağını sol taraftaki kapıya uzattı.

''Durumunu soracaktı-'' Kırmızı başlıklı genç ellerini yumruk yaptı. ''Seni ilgilendirmez!'' Adam kaşlarını çattı. ''Bu kadar sert olmana gerek yoktu.'' Kırmızı başlıklı çocuk sinir ile karşısındaki adama bir yumruk atığında yere bakan yüzler ikiliye döndü.

''Red hood sinirini ondan çıkarmamalısın!'' Mavi-siyah kostümlü çocuk kardeşinin omzunu tuttu ve biraz geriletti. ''O zaman o da kendisini alakadar etmeyen şeylere burnunu sokmasın!'' Mavi kostümlü adam tam kardeşine nasihat verecek iken kapı sesi ile sağına döndü.

Yarasa kostümlü adam yere bakarak odadan çıkıyordu. ''Nesi var?'' Diyerek dört kardeşin sessizliğine tercüman oldu sarışın adam. ''Tahliller temiz, hiç bir şeyi yok. Fakat hala ağır bir ağrısı var. Bu yüzden profesörler onu uyutuyorlar.'' Herkesin kafası karışır iken red robin heyecan ile öne çıktı. ''Biliyordum!'' Herkes ona bakarken red robin tekrar konuşmaya başladı.

''Zaten penguenin onu kaçırmasından şüphe etmiştim. O kadar emeğe rağmen serbest bırakmıştı. Onun dışında kevın'ın radarlara yakalanmayan bir tür teknoloji kullandığını biliyoruz.'' Batman kaşlarını çattı. ''Yani-'' Babasının lafını kesti olgun küçük çocuk. ''Yani kevın, periyi öldürmesi için pengueni tutmuş ve içine bir tür, çip benzeri bir şey yerleştirmiş.''

''Ve bu onu yavaş ama acı dolu bir ölüme sürüklüyor.''

*****

Peri'den

Karanlık, dar bir sokakta bulmuştum kendimi. Ortamın kasvetli havası gotham'da olduğumu yüzüme vuruyordu. Fazla bozuntuya vermemiştim. Sonuçta her gece buralarda dolanıp, suçlu tekmeliyordum. Biraz ilerledim. Belki nerede olduğumu bulabilirdim. Umarım bulurdum...

Biraz ilerledikten sonra gölgelerin içinde bir silüet biraz sevinmeme neden olmuştu. Ona doğru ilerler iken yüzünü görmem ile tüm kanım çekilmişti. Bu oydu... Sarıya çalan açık kahve saçları, masmavi gözleri ve o karanlık gülümsemenin içinde bir yıldız gibi parlayan gamzesi. O babamdı. Benim kahramanım olması gereken adam bana silah doğrultuyordu.

Beni öldürmek mi istiyordu? Öz kızını? Sesli bir şekilde yutkundum ve kaderimi bekledim. Silahı biraz yana kaydırdı ve ateş etti. Kurşun beni sıyırarak arkama doğru ilerledi. Neler olduğu sert bir inleme sesi ile yüzüme vurur iken hızla arkama döndüm.

Jason

O vurulmuştu. O vurulmuştu! O VURULMUŞTU! Ellerim titremeye başladı. Sonra kollarım ve tüm bedenim. Babam abimi vurmuştu. Hem de alnının ortasından. Titreyen bacaklarımı cansız bedene doğru sürükledim. Yanına oturdum. İnce kollarımı ona sardım. Ve ağladım. Ne kadar ağladım bilmiyorum. Ama hayatım boyunca ağlamadığım kadar ağladığıma emindim.

Sonra etraf karardı. Yapayalnızdım. En baştaki gibi.

Bu sefer kendimi bir bahçede bulmuştum. Hayır! Yetim hane olmaz!

Etrafta koşuşturan pek çok çocuk vardı. Ve ben onlara katılamıyordum. Beni aralarına almıyor, gözüme sokracasına eğleniyorlardı. İşte en derin yaram buydu. Yalnızlık.

Ağlamak bile faydasızdı, sırtını sıvazlayan olamadığında...

Mutsuz bir kızdım. Çocukluğunu yaşayamamış, aile sevgisinden mahrum.

Gotham'ın Puslu SokaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin