Üzerime çöken yoğun sıcak eşliğinde havada süzülerek -sürüklenerek- garip saraya ilerliyordum. Neden direkt öldürmüyorlar? Yani gücü olmayan normal -gibi- bir kızım.Ofladım. ''Neden bana bu işkenceyi çektiriyorsunuz! Öldürün de kurtulayım! Hey Darkseid sana diyorum! Böyle saraylara zorla getirmek falan olmuyor, insanca sorsan seve seve gelirdim! Ya beni duyuyor musun?''
Gıcık! Var ya iyi ki kendisine ait bir gezegeni var. Hemen havalara giriyor! Olmaz ki böyle. Gideceksin, bir iki yenilecek, kendini güçsüz göstereceksin. Sonra da bir çakacaksın! Valla düşmanını betondan kazıtırsın.
Hep aynı planı uyguluyor bey efendi. Bir geçit açarak saldırıyor. Artık Bruce bile bu geçitleri açılmadan önce tesbit eden bir makina icat etti.
Gerçi bu sefer beni kaçırmayı başardı. Ama neden beni kaçırdı ki? Büyük ihtimalle beni kullanarak adalet birliğini tehdit edebilir. Evet bu mantıklı bir açıklama olmuştu.
Neden bu kadar düşündüm? Beynim yanma seviyesine geldi. Cidden şu an kendimi aşk-ı memnu izliyormuş gibi hissediyorum.
Ayaklarımın altında hissettiğim soğukluk ile garip düşünce dünyamdan sıyrıldım. Ve karşımda onu gördüm. Mor kafa. Hadi ama! Neden kimse bu adamın mor ten rengi olduğunu söylemedi? Keşke söyleselerdi, yoksa şu anda kahkahalar eşliğinde gülmezdim.
Ne?! Komik değil mi?
''Burada ne işim var?'' Ne kadar kendimi toparlamaya çalışsam da becerememiştim. Hâlâ alttan alttan kıkırdıyordum. ''Seni bu kadar güldüren ne? Ben gülünecek bir şey görmüyorum.'' Sesi beklediğimin aksine fazla sert çıkmamıştı.
''Tabi göremezsin...'' Yine gülmeye başlamıştım. Ama bu sefer çabuk toparladım. ''Tamam sustum... Ben janissary! Siz de bu gezegenin sahibi darkseid olmalısınız... Şimdi beni buraya niye getirdiniz?''
Yapılı -dev- adam ayağa kalktı ve ellerini arkasında birleştirdi. ''Demek kevın sana kim olduğunu söylemedi...'' Bana yaklaştı. ''Ben kimim ki?'' Garip sorum yüzünde bir gülümseme oluşmasını sağladı.
Ama hemen silindi. Bruce'un bile gizli tebessümleri daha uzun sürüyordu. Zaten ondan öğrenmiştim bu hızı tebessümleri yakalamayı.
Önümde dikilip elini uzatınca tereddüt etmeden elimi onun elinin üzerine koydum. Sonuçta ölecektim, biraz samimiyet gösterebilirdim.
Beni geniş bir balkona çıkarttı. Balkonun önünde bir sürü yaratık hizaya girmiş, bize bakıyordu. Neredeyse dünyaya saldıran yaratıklar kadarlardı. ''O önde duran kızlar ne alaka?''
Evet buna takılmıştım. ''Ordu komutanları, dövüş konusunda tamamen uzmanlar. Ve sana da öğretecekler.'' Kafamı salladım. Ne kadar güzel dövüşsem de uzun süre dövüşemiyordum.
''Peki bu konunun sorduğum soru ile ne alakası var?'' İlerledim ve kollarıma parmaklıklara yasladım. ''Bu ordu sana ait peri.'' Aha da şok oldum! Vallah billah şok oldum! Şu an buradan atlamak ve ölmek istiyorum!
''İsmimi nereden biliyorsun!''
O da kollarını pramaklıklara yasladı. ''Kendi torunumun ismini neden bilmeyeyim?'' Bir dakika, bir dakika... Benim bir dedem mi var! Oha şok!
Pftt tabiki de tepkim bu olmadı. ''Anne tarafından mı? Baba tarafından mı?'' Koskoca uzaylının yalan söyleyecek hâli yoktu. ''Annen benim biricik kızımdı.''
Hımm demek kevın has dünyalıydı. Ama annem şu mor kafanın kızıydı. ''Peki annemin ailesi?'' Mor kafa uzaklara daldı. ''Annen benden kaçtı. O dünya denilen gezegene kaçtı ve orada bir aile ile yaşamaya başladı. Benim yerime başkasını koydu. Ve ben de onu sildim.''
Demek annem şu mor şahsiyetin kızı idi. Hımm...
''Peki annem neden kaçtı?'' bu merak ettiğim bir soruydu. Maalesef annemi tanımıyordum ve neden kaçtığını kestiremiyordum. ''Korktu, omuzlarına yüklenen yükten ve sorumluluktan korktu.''
Annem bu kadar zayıf mıydı?
''Ne s-sorumluluğu?'' Kekeledim.
''Benden sonra gezegenleri ele geçirecek kişi oydu. Ama annen masum bir kızdı. Senin gibi değildi. Onun öldüğünü öğrendiğimde şaşırmıştım. Ama arkasında bir kız çocuğu bırakarak gitmişti, seni.''
Vay be, türk olmadığını öğrenmek bu kadar acı mıydı? ''Şimdi beni dünyayı ele geçirmek için kullanacaksan bir kaçma vakası daha yaşarsın. Vallaha atarım kendimi buradan Türkleri öldürmem!''
Yine saçmaladığımı fark ettiğimde dışarı atlamak için kaldırmaya hazırlandığım bacağımı engelledim. ''Türkler?'' Sorduğu soru ile şokla ona baktım. Türkleri bilmiyor muydu?
''Bir insan ırkı, çok iyi asker olurlar. Onları öldürmektense, asker yaparım. Ki ben insan öldürmem. Yani benden umudu kes yaşlı bunak.''
Alay ile gülümsedi. ''Annene çok benziyorsun... Ama annen korkaktı. Annesine, anneannene çekmişti. O da korkaktı. Ama sen onlara benzemiyorsun. Sen cesursun. Baban olacak herife çekmişsin.''
Derin bir nefes aldım. ''Benden ne istiyorsun?'' Bunu daha önce sormam gerekti. Ama daha bir kaç dakika önce türk olmadığımı öğrenmiş biri olarak kafamı yeni yeni toparlıyordum.
Ya bana ne! Ben yarasa mağazasındaki o dev monitörün önüne sevgili erkek kardeşlerimi bağlayarak Dabbe serisini izletmek istiyordum!
Bu ne alaka? Her neyse.
Peri bak bana, tabi ayna bulabilirsen, sen şu morlu devimsi şeyin kanından geliyorsun. O sana zarar vermez. Kullan onu, zaten başka çarem yok. Ha bir de! O morumsu şeyimsi şeyi sevme! Sakın ha! Sever isen döverim!
İç sesimin uyarılarını kulaklara küpe ettim.
''Sen bu gördüğün orduyu kullanarak ve kendini kaçınılmaz geleceğe hazırlayacaksın.''
Ay ben şoke!
''Ama ben sana daha önce de söylemiştim. Ben insan öldürmem. Şahsen bu konuda üvey babama çekmişim.''
''Bunun farkındayım. Sen adalet birliği ile ruhsal bir bağ kurdun. Ve ben ne dersem diyeyim bunu kabul etmeyeceksin. Bu yüzden kolay bir gezen ile görevlendireceğim seni.''
Vav... Dede, sen ne çıktın? Ben seni, kan bağı dışındaki bağlardan habersiz sanırdım.
''Peki gezegeni bana tanıtsana.'' Sanki annemi anlatmasını ister gibi merak ile sormuştum bu soruyu. Ne? Şurada role girmeye çalışıyorum!
''Adı kula. Gezegenin içinde iki milyon yuvarlak canlı var. Onlara coko deniliyor. Düşünme yetileri yok, iç güdü ile hareket ediyorlar ve evrende gereksiz yer kaplıyorlar. Kula senin için iyi bir başlangıç olacaktır.''
Kaşlarımı çattım. Her canlı gereklidir! Tabi sivri sinekler dışında. Resmen Sezer beni teee Türkiye'den Wayne malikanesi ne kadar takip etti! Ya sivri sinek! Kıtalar arası uçtu!
Ve evet sivri sineğe isim verdim. İsmi de Sezer, beğendin mi? Ne oldu bir problem mi var? Yani varsa söyle yeter. Jason'ı 'bana laf attı' diye üzerine salarım.
''Tamam! Açıkçası benden dünyayı ortadan kaldırmayı istesen şuradan atlar son nefesimi kahkaha atarak verirdim. Evet pisikopatım. Ve yine evet beni evlatlıktan atarsan alınmam.''
*****
Selam cananlarım! Bu saatte de bölüm araz isem olmazdı.
Şimdi yüz yılın sorusu geliyor!
Hangi kıtayı yazar iken kola içiyordum?
Oraya kola emojisi koyun da cevaparı alayım, haydi gidin yatın! İyi geceler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gotham'ın Puslu Sokakları
Hayran KurguHayat ne kadar zor olabilir? Peri, hayatı daha en başından başına yıkılan bir kızdı. Son dayanakları da yıkılınca tutunacak hiç bir dalı kalmadı. Artık hissizleşen bir kalbi vardı. Ama buna rağmen kendine özgü neşesini asla kaybetmedi. 17.12.2020...