Eveeet yeni bölüm hayırlı olsun. (Alkışlayın ya👏) Şimdi bu benim elimdeki son bölümdü. Artık bölümleri direk yazacağım. Yani büyük ihtimal daha uzun sürecek bölüm yazmam. Bunun için sizden çok özür dilerim. Ama 1 ayda galiba 1 ya da 2 bölüm atabilirim diye umuyorum.🤔 Her neyse sizi daha fazla sıkmadan bölüme geçelim. İyi okumalar💜🌸
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Dylan gözlerini hafifçe kırpıştırdı. Gözlerine aşırı derecede ışık geliyordu. Sonunda ışığa alışıp gözünü açtığında havanın yavaş yavaş aydınlandığını gördü. Omzunda bir ağırlık vardı. Kafasını çevirip baktığında Thomas'ın dağılmış kahve saçları ile karşılaştı. Dylan bir süre o mükemmel manzarayı izledi. Sonra usulca minik bir öpücük kondurdu saçlarına. Onu uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça ayağa kalktı ve koltuğa yatırdı. Koltuğun başındaki battaniyeyi alıp yavaşça üstüne örttü. Sessizce banyoya gitti ve hâlâ üzerinde olan uyuma isteğini bastırmak için yüzüne birkaç defa su çarptı. Sonrasında mutfağa gitti. Thomas uyanmadan ona güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Fakat dolabı açtığında dolabın tamamen boş olduğunu fark etti. Hemen odasına gidip montunu ve telefonunu alıp dışarı çıktı. Hava aydınlanmış olmasına rağmen serindi. Bu yüzden montunu giydiği için memnun olmuştu. Evin önündeki yürüyüş alanında biraz turlamaya karar verdi. Yaklaşık 30 dk turladıktan sonra Thomas hâlâ aramadığı için uyuduğunu varsayıp yavaşça markete doğru gitti. Hızlıca bir şeyler alıp kasaya gitti. Henüz sabahın erken saatleri olmasına rağmen çok fazla sıra vardı. 15 dk sonunda sıra ona gelmiş ve ücreti ödeyip marketten çıkmıştı. Evin önüne geldiğinde anahtarları bulup sessizce kapıyı açmıştı. Thomas'ı uyandırmamak için yavaşça yürüyordu. Fakat mutfağa girdiğinde gördüğü manzarayla şok oldu. Thomas kendisinden önce bir şeyler hazırlamaya başlamış, neredeyse bitirmişti bile. Dylan şaşkın bakışlarına engel olamayarak şöyle dedi: "Thomas evde hiçbir şey yoktu. Sen bunların hepsini nasıl hazırladın?" Thomas gülümsedi. "Dışarıya bu ana kadar çıkmadın herhalde. Yakında küçük bir market var. Oradan gidip aldım. " dedi. Dylan hâlâ şaşkın bir şekilde kendisine bakıyordu. "Eee hadi ama bana öyle bakmayı bırakta yardım et. Bir an önce hazırlayalım." dedi tekrar gülümseyerek. Dylan "Ah çok özür dilerim." dedi ve elindekileri bırakıp Thomas'ın yanına adımladı. 10 dk sonunda güzel bir kahvaltı hazırlamışlardı bile. Oturup birlikte sohbet ederek kahvaltılarını yaptılar. Mutfağı da toparlayıp tekrar salona geçtiler. "Ee ne yapsak?" diye sordu Dylan. Thomas "Bilmem." diye cevap verdi. Sonra birden aklına hastanede gördüğü rüya geldi. "Dylan sana bir şey anlatacağım." dedi ve Dylan'a baktı. Dylan meraklı bir şekilde kafasını çevirip "Tabiki" dedi. Thomas anlatmaya başladı. "Sen hastanedeyken bir rüya gördüm. Sen ve ben vardık. Dışarıda kar yağıyordu. Bizde dışarıyı izliyorduk. Sonra sen dışarı çıkalım diye tutturdun. Ben ise izin vermedim çünkü önceki çıkışımızda hasta olmuşuz hatta 1 hafta boyunca yataktan çıkamamışız. Ama ne fayda seni vazgeçiremedim. Sende en güçlü silahını kullandın. Biliyorsun 'Lütfen Tommy Lütfen' sözüne zaafım var. Bunu söyleyince kabul ettim mecburen. Sonra sanki çocukmuşsun da ilk defa kar görüyormuşsun gibi mutlu olmuştun. Böyle olunca hemen bana sarıldın. Eh tabii buna sarılma denirse. Resmen ciğerlerimde hava kalmadı. Sonunda bıraktığında zor nefes alıyordum. Sonra kolumu çekiştirmeye başladın ve dedin ki 'Hadi çabuk ol dışarıda kar bitecek.' Böyle bir rüya gördüm işte. Anlatmak istedim sanada." dedi ve gülümsedi. Dylan'ın yüzünde büyük bir gülümseme vardı. "Eee hadi kalk o zaman bu rüyayı gerçekleştirelim." dedi ve dışarıyı gösterdi. Thomas dışarı baktı ve kar tanelerinin havada dans edişini hayranlıkla izledi. "Vay canına!" dedi ve koltuktan kalkıp pencerenin önüne gitti. Henüz yeni başlamıştı ama hızlı yağıyordu. "Hadi gidelim o zaman" dedi ve direk dışarı fırladı. Dylan arkasından ne kadar bağırsa da o çoktan dışarı çıkmıştı bile. Hemde üzerinde sadece sweatshirtü ile. Odasına gitti ve dolabından montlarından birini ve 2 bere ile 2 atkı aldı. Kendi montunu giyip aşağı koştu. Thomas kafasını kaldırmış yukarı doğru bakıyordu. Dylan elindeki montu gösterip "Giy şunu yoksa rüyandaki gibi yataktan 1 hafta çıkamayacaksın." dedi ve güldü. Thomas'da güldü. "Teşekkür ederim Dylan." dedi. Dylan ona bakarak "Rica ederim." dedi ve elindeki atkı ile bereyi de başına geçirdi. Thomas koşarak "Hadi beni yakalasana" diye bağırdı. Dylan kendi bere ve atkısını da takıp peşinden koşmaya başladı. "Yakalarım ben seni boşa uğraşma" dedi ve ukalaca gülümsedi. Thomas arkasına dönüp "Hadisene o zaman ya bu ne yavaşlık" dedi ve o da güldü ama yanlışlıkla önündeki taşa takıldı ve yere düştü. Dylan bunu görünce Thomas diye bağırıp daha hızlı koşmaya başladı. Yanına geldiğinde "İyi misin, bir yerin acıyor mu?" diye endişeyle sordu, bir yandan da onu inceliyordu. Thomas "Dudağım acıyor. Öper misin? Geçsin." dedi ve elini dudağına koydu. Dylan gülümseyerek "Yalan söylüyorsun" dedi ve Thomas'ın yüzüne yaklaştı. Thomas'ın dudağına koyduğu elini tutarak indirmesini sağladı. Sonra da dudaklarını birleştirdi. Öpüşmeye başladılar ta ki ikiside nefessiz kalana kadar. Sonra Dylan yarım bıraktığı sözü tamamladı. "Ama yine de öperim." dedi ve gülümsedi.
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Eh bölüm bu kez biraz kısa oldu sanki ya. Hiçte içime sinmedi ama sizi daha fazla bekletmemek için yazdım. Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Bölüm hakkındaki yorumlarınızı ve önerilerinizi yorumlar kısmına yazmayı unutmayın. Biliyorsunuz görüşleriniz benim için çok değerli.😉 Ve son olarak bölüme bir oy da atarsınız umuyorum👉👈 Her neyse benden bugünlük bu kadar. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Sizleri seviyorum💜🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Are you still mine?
FanfictionHâlâ eskisi gibiydi Dylan'ın duyguları, hiç değişmemişti ama peki ya Thomas'ın duyguları?