Evet yazarınız geri döndü. Pek güzel bir bölüm olmadı bu maalesef..😔 Bunun için özür dilerim. Medyadaki şarkıyla okuyun böyle daha iyi oluyor. İyi okumalar..💜
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Thomas ve Dylan merdivenleri çıkarken titriyorlardı. Dışarıda kar hızlı bir şekilde yağmaya devam ediyordu. Saatlerce dışarıda oynadıktan sonra ikiside üşümüş ve eve gitmeye karar vermişlerdi. Evin önüne geldiklerinde Dylan elini cebine attı ve anahtarları aramaya başladı. Fakat bir türlü bulamadı. Thomas Dylan'a dönüp "Bir sorun mu var Dylan?" dedi. Dylan "Anahtarları bulamıyorum. Galiba düşürdüm" dedi. Thomas "Hadi o zaman gidip arayalım, belki buluruz" dedi ve merdivenleri tekrar inmeye başladı. Dylan "Hayır Thomas dur, sen bekle ben gidip arayayım" dedi. Thomas "Dylan olmaz hadi beraber gidelim o zaman" dedi ve devam etti. Onu bir türlü ikna edemiyordu...
Dylan Thomas'ın ardından aşağı inerken aşağıdan birinin konuşma sesi geliyordu. Ve ses çok tanıdıktı. Dylan sadece şu kadarını duydu "Demek hâlâ buradasın Thomas. Oğlumu yüzüstü bırakıp gittikten sonra hâlâ onunla olmaya utanmıyor musun? O sen gittiğinde ne kadar üzüldü biliyor musun sen?" Kadın bağırıyordu. Hemde fazla yüksek sesle. Sinirli olduğu barizdi. Dylan aşağı inip kadını gördüğünde o tanıdık yüzle karşılaştı. Annesinin yüzüyle. Fakat Thomas yoktu. "Anne ne yaptığını sanıyorsun sen? Thomas nereye gitti?!" Onunda sesi fazlasıyla sinirli çıkmıştı. "Aileni değiştiğin çocuk mu nereye gitti?" Alayla güldü. "Sen bizi onun için mi bıraktın yani? Seni bırakıp giden o çocuk için?" Dylan "O zaman sizde iyi davransaydınız. Anne babalığınızı yapsaydınız. En önemlisi bize saygı duysaydınız!" Annesi "Biz görevimizi yaptık. Aile itibarını korumak zorundaydık." Dylan "Ne yani siz aile itibarını çocuğunuzu kendinizden uzaklaştırarak mı korudunuz?" O da alayla güldü. "Sizin gibi ailem olmaz olsaydı keşke..." dedi ve arkasını dönüp koşmaya başladı. O kadın arkasından seslendi "O çocuk senin için doğru kişi değil en ufak sözümde seni bırakıp gitti baksana" dedi. Ama Dylan buna aldırmadı.
Cebinden telefonu bulmaya çalışırken aslında montunun cebinde olan anahtarı fark etti. Anahtarı bulsaydım şuan bunlar olmazdı diye düşünmeden edemedi. Pantolonunun cebinden telefonu buldu ve hemen Thomas'ı aradı. 3 kere çaldı fakat Thomas açmadı. Tekrar ve tekrar aradı ama Thomas açmıyordu. Mesaj attı ama ona da dönüş yapmıyordu. Ya yine onu bırakıp gittiyse bu kez nasıl dayanacaktı bilmiyordu. Eğer öyle olduysa bu kez nasıl ayağa kalkacaktı. Thomas bunu yapmazdı bu kez, değil mi? Bırakıp gitmezdi yine. Daha birkaç saat öncesine kadar ne kadar mutlulardı oysa... Her iki olayın da gün içinde olması olanaksızdı sanki... Bir peri masalı gibiydi her şey, ama şimdi o peri masalı kabusa dönüşmüştü...
Dylan düşüncelerinin ağırlığıyla yere çöktü. Hayır bu kez dayanamazdı, onsuz nasıl yaşayacaktı? O günlere geri dönmek istemiyordu. Onsuzluğa geri dönmek istemiyordu...
Yoldan geçen birisi gelip "Beyefendi iyi misiniz?" diye sordu. Dylan "Ben bu saatten sonra iyi olamam ki" dedi ve ağlamaya başladı. Ve sonrasını hatırlamıyordu...
~2 GÜN SONRA~
Dylan gözlerini zar zor araladı. Karşısında bir hemşire birkaç kağıt dolduruyordu. Ağzından küçük bir inleme çıktı. Hemşire bunu duyar duymaz Dylan'ın yanına koştu. "Dylan Bey iyi misiniz? Beni duyuyor musunuz?" dedi ve birkaç kez elini salladı. Dylan sadece kafasını sallamakla yetindi. Sonra "Neden buradayım? Ne oldu bana?" dedi. Sonra o yaşadıkları aklına geldi. O gün. Annesi, Thomas, konuştukları, beraber oynadıkları... Kısacası her şey... Düşündükçe birden başı ağrımaya başladı. "Ben kaç gündür buradayım?" diye sordu. Hemşire "2 gündür buradasınız" dedi. "Peki 2 gün içinde kimse gelmedi mi? Ya da hiç beni soran olmadı mı?" dedi, belki bir umut gelmiştir diye düşündü. "Maalesef, sadece anneniz geldi ama o da şuan burada değil. Aramamı ister misiniz?" dedi. Hayır Dylan istemiyordu o kadını. Bir daha ne yüzünü görmek ne de sesini duymak, hiçbirini istemiyordu. Hayır anlamında başını salladı. Thomas'ın ona olanlardan sonra en azından merak edip gelmesini umardı. En azından sormasını...- THOMAS'DAN -
Thomas artık yorulmuştu. 2 gündür Dylan'a hiçbir haber vermemişti. Kim bilir şuan ne haldeydi? Düşünmekten artık başı ağrıyordu. Bileğindeki iplerden hâlâ kurtulamamıştı. Dylan acaba kendisinin onu bırakıp gittiğini düşünüyor muydu? Yoksa hâlâ bırakmayacağını mı düşünüyordu? Bilmiyordu. Kendisi olsa Dylan'ın onu bırakıp gittiğini düşünürdü.Yavaş yavaş demir kapı aralandı ve yüzüne gün ışığı vurdu. Güneş yüzünü ısıtıyordu. İçeri o manyak kadın girdi: Dylan'ın annesi. "Ah Thomas bugün nasılsın bakalım?" diye sordu. Yüzünde çarpık bir gülümseme vardı. "Ne istiyorsun benden?" diye bağırdı Thomas. Şimdi fark etmişti boğazı kurumuştu. "Aaa Thomas çok ayıp. Ben senden sadece bir şey istedim sen ise bunu yapmayı reddettin. Yani bu sonu kendin istedin" dedi. Çarpık gülümsemesi hâlâ yüzündeydi. "Ben o istediğini asla yapmayacağım. Dylan'ı bir kez daha bırakmayacağım. Gerekirse öldür beni ama hayır ben bunu yapmayacağım" diye bağırdı. "Hayır Thomas, sen elimde koz olarak kalacaksın. Şimdi seninle bir anlaşma yapmaya geldim. Ya kardeşin ya da hiçbir şeyin olmayan Dylan" dedi. "Gösterin ona" dedi ve yanındaki adamı elindeki telefondan bir video açtı. Videoda kardeşi vardı o da onun gibi bir depoda, elleri bağlıydı. "Ava'yı bırak onun bu konuyla alakası yok" diye bağırdı. "Konuyla alakası olup olmaması önemli değil Thomas. Eğer sen Dylan'ın peşini bırakmazsan kardeşin ölür. Ama Dylan'ın peşini bırakırsan hem kardeşin hemde sen serbestsin. Hangisini tercih edersen" dedi. Thomas "Hiçbir şey yapamazsın" dedi. Kadın "Öyle mi dersin? Hadi beraber görelim yapabileceklerimi" dedi. Adamına "Ara onu" dedi ve adam hemen bir numara tuşladı. "Hoparlöre al o da duysun" dedi. Yüzünde kötü bir gülümseme vardı. Adam dediğini yaptı ve hoparlöre aldı. Telefonun karşısındaki kişi telefonu açtı ve itaatkar bir biçimde "Buyrun efendim" dedi. Kadın "Kızı göster" dedi. Adam telefonu kıza tuttu. Thomas bir yandan izliyordu. "Şimdi kızın elini tut ve çevir" dedi. Adam dediğini yaptı, Ava acıyla bağırdı. Thomas "Tamam dur söyle ona yapmasın" diye endişeyle bağırdı. O kadar çaresizdi ki şuan. Kadın "Tamam bırak kızı ve benden haber bekle" dedi ve adam telefonu kapattı. "Şimdi gördün mü yapabileceklerimi Thomas" dedi. Thomas uzun bir küfür savurdu. Kadın "Ama böyle olmaz ki Thomas seninle nasıl anlaşacağız böyle?" dedi. Arkasını döndü ve tam kapının önünde durdu "Sadece 3 günün var Thomas, kararını ver. Çok sevdiğin sevgilin mi yoksa biricik kardeşin mi?" dedi ve gülerek gitti. Kapılar kapandıktan sonra Thomas ağlamaya başladı. Şimdi ne yapacaktı...?
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Ben neden böyle bir bölüm yazdım off. Yazarken içim gitti ya😭 Olaya biraz aksiyon katayım olaysız olmasın dedim bu biraz fazla oldu sanki😭 Umarım bölümü beğenmişsinizdir diyeceğim ama pek beğenilecek bir bölüm değildi biliyorum. Özür dilerim tekrar. Sizleri seviyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Are you still mine?
FanficHâlâ eskisi gibiydi Dylan'ın duyguları, hiç değişmemişti ama peki ya Thomas'ın duyguları?