Sedef artık neredeyse ağlayacaktı. 'Bir an önce şu davet olup bitse de Mehmet'e gitsem' diye hayıflanıyordu içinden. Sağ ayağını geriye doğru kaldırarak çaktırmadan bacağını kaşıdı transparan uzun eteğin altından. Beyaz bir elbise almıştı bugün kendisine. Gayet spor bir elbiseydi aslında. Zaten bütün davetliler rahat giyinmişti. Erkeklerin arasında kotla gelen sayısı bile yüksekti! Sanki daveti iş adamlarına değil de üniversite öğrencilerine veriyorlarmış gibi olmuştu.
Sedefin elbisesinin üstü askılıydı, az göğüs dekoltesi vardı, beli lastikle sarılıydı, sonrası düz ve transparan bir şekilde aşağı iniyordu. Eteğin arkası daha uzun, önü bacak üstüne kadar kısaydı. Astarı da kısaydı, mini etek gibiydi içinde. Şık giyinmeyi pek adet edinmiş bir kız değildi ama, Mehmet için süslenmek istemişti bu akşam. Soluk pembe önü açık topuklu ayakkabılar giymişti. Onları da bugün almıştı. Bir de abartısız bir makyaj yapıp, saçına da dalgalı fön çektirmişti. Genelde düğünden düğüne böyle süsleniyordu. Babası ve Vera ile gittiği düğünlerde bütün gece somurtup oturduğu için süslenme çabaları hep boşa gidiyordu. Bu gece ilk defa dikkat çekmek istemişti. Özellikle de Mehmet tarafından...
"Yenge sinek var galiba?" Yusuf da boynunu kaşıyordu. Birden gözleri panikle büyüdü. "Az önce ne olduğunu bilmediğimiz bir şey içtik, o dokunmuş olmasın sakın?" dedi Sedef'e dönerek. Sedef kısık gözlerle etrafını keserken elindeki şampanyadan bir yudum daha aldı.
"Annemlerin bizi zehirleyeceğini sanmıyorum Yusuf. Baksana herkes iyi görünüyor. Saat kaç artık bitse de gitsek ya?" elindeki yarısı dolu bardağı en yakınındaki kokteyl masasına bıraktı. Yusuf gelen soru üzerine cebindeki telefonunun saatine baktı. "11'e geliyor. Bence 1-1,5 saat daha buradayız. Zaten parti de anca başlar. Ece'yi Üsküdar'dan motora bindireceğim söz verdim. O yolla gidiyoruz o yüzden. O Efe surat asmaz değil mi?"
Yusuf davete abisinin ültimatomları ile gelmek zorunda kalmıştı. Davette Bora'nın ve Doruk'un olacağını duyan Mehmet kendisi gidemediği için Yusuf'u yollamıştı Sedef'e göz kulak olması için. Aç kurtların bu fırsatı kaçırmayacağını biliyordu. Yusuf elinden geldiğince mırın kırın etmişti ama kabul ettirememişti. Geldiği ilk dakika nefret etmişti ortamdan. Zaten ona göre değildi ki. Neyse ki Ece ile tanışıp bir süre onunla sohbet edince vakit biraz geçmişti. Fazlasıyla enerjik bir kızdı. Yusuf'un da kanı kaynamıştı hemen. Sonra bir süre de Doruk'la sohbet etmişti. Şimdi de surat asmakta olan Sedef'in yanındaydı.
"Asmaz asmaz merak etme. Gel annemlerin yanına gidelim. Yalnız bak bana yenge deme annemlerin yanında valla utanıyorum. Hele de Serkan Abiden... Sedef de." Yusuf kıkırdadı. Bahçenin kapıya yakın olan tarafına doğru ilerlediler beraber. Serkan ve Irmak orada konukları ile sohbetteydiler. Kesinlikle uzaktan çok tatlı görünüyorlardı. Sedef onlara bakmaya doyamıyordu. Serkan'ın gözlerindeki aşk aradan geçen senelere rağmen hiç azalmamış gibiydi. Mehmet'in de 25 sene sonra kendisine öyle bakmasını istiyordu.
"Hah işte benim güzelim de geldi, gel Sedef'cim. Murat Bey ve Seren Hanım'la tanış." Sedef kısa boylu adam ve yanındaki zayıf kadınla tokalaşarak selamlaştı. Bir süre onlarla sohbet ettikten sonra Serkan Irmak Sedef ve Yusuf dördü kaldılar. Serkan Yusuf'a stajı ile ilgili sorular sorarken anne kız da etrafı izliyordu.
"Hicran Dora'ya bakar mısın? Kadın ben Türkiye'den ayrılırken de böyle görünüyordu. Bir gram değişmemiş." Irmak kızının kulağına söylediği bu sözlerden sonra kıkırdadı. Sedef de annesinin işaret ettiği yere baktı. "Evet ama artık gülemiyor kadın. Suratındaki ifadeye bakar mısın? Korkunç görünüyor." Sedef onaylamazcasına başını iki yana salladı. Irmak da sessiz kahkahalara boğulmuştu kızının bu tepkisi üzerine. Birden kahkaha atarken gözleri kendisine bakmakta olan bir çift gözle kesişti. Kapının önündeki adamı gördüğünde kahkahası dudaklarında dondu. En son seneler önce gördüğünde aynı heybetiyle karşısında durmuştu. Ama bakışları daha bir değişikti şimdi. Zaten bu adamın o kadar çok yüzünü görmüştü ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN KARELER
RomantikSedef ve Mehmet, kendi hayatlarında kaybolmuş iki sıradan insan... Sedef bir ailedeki üvey öge olarak o aileye tutunmaya çalışırken, Mehmet kendi ailesi dışındaki bir hayata daha önce hiç adım atmamış bir genç... Birbirlerini bulduktan sonra, kendi...