"Abi ya, ocağına düştüm galiba, n'olursun yardım et." Yusuf daracık aralıktan barın üzerine eğilmiş abisine seslenmeye çalışıyordu. Mehmet 'ne var' dercesine başını salladı. Tam duyamamıştı Yusuf'u. Yusuf kendisini itiştiren insanların arkasından ters ters bakıp, dilinin ucuna gelenleri yuttu. Olay çıkarmamak için kendini iyi tutuyordu. Zaten burada olmaktan mutlu değildi, bir de bu dingillerle uğraşıyordu.
"Ben bu akşam eve gelmeyeceğim," dedi fazla bağırmamaya çalışarak abisinin kulağına. Etrafına bakındı. Sanki herkes onu duymuş ve anlamış gibi hissetmişti.
"Ben de gelmeyeceğim, eee?" Mehmet Yusuf'un onu boşu boşuna rahatsız ettiğini düşünerek biraz sinirlenmişti. Kendisinden içki isteyen insanlara yetişmekte zaten zorlanıyordu. Bir de Yusuf'la falan uğraşması gerekiyordu arada.
"Yalnız şey. Abiiii. Ben birinin evine gideceğim." Yusuf biraz daha kasarsa kendisi bile duyamayacaktı sesini. Mehmet artık dayanamadı ve sinirli bir şekilde Yusuf'a baktı. "Oğlum ağzında geveleyip durma zaten kafam şişti müzikten anlamıyorum seni biraz bağır." Sesi öyle bir yüksek çıkmıştı ki Yusuf korkuyla gerilemişti. Mehmet tekrar kulağını yaklaştırınca, çekingen bir tonla söylemesi gerekeni söyledi.
"Ben bir kız arkadaşımın evinde kalacağım da bu gece... Anla işte abi." Mehmet onun yüzüne bakınca, Yusuf vücudunun aşağısını küçük bir baş hareketi ile göstererek mesaj vermeye çalıştı. Mehmet kabaca "haaaa" diyerek kafasını anladığına dair sallamaya başladı. Aynı zamanda gülümsüyordu da. Yusuf gene etrafına bakındı kendisini gören olup olmadığını anlamak istercesine.
"E oğlum ben ne yapayım sana, takımlar senin takımlar yani, kendi işini kendin göreceksin." Müziğin durulduğu yerde bağırarak bunu söyleyince Yusuf'un gözleri şokla büyüdü. Mehmet ise gayet sakindi. Gülerek işini yapmaya devam ediyordu.
Yusuf yanındaki gençten çocuğa baktı. O da kendisine bakıyordu. Çocuk gülmemek için kendisini zor tutuyor gibiydi... Yusuf hışımla abisine eğildi. "Alacağın olsun lan! Rezil ettin beni!" fısıltıyla abisine bağırdı. Sonra hızla yanındaki zibidiye dönerek "Bana bak gülersen ağzını burnunu dağıtırım senin! Ben detaylı seks bilmeyince komik oluyor, sen Kornilov Olayı ve Ekim Devrimini bilmeyince 'ha normal o' oluyor. Zaten sizin iyi bildiğiniz iki şey var; birincisi Galatasaray'ın ilk 11'i, ikincisi de seks... Bas git buradan ya," dedi parmağını tehdit edercesine kaldırarak. Çocuk kendini tutamayıp kıs kıs gülerek Yusuf'un yanından ayrıldı.
Yusuf "Geri zekalı ya" diye söylene söylene abisine döndü tekrar. O da gülüyordu. Sinirli bakışlarını ondan çekmeyerek, abisine somurtmaya devam etti.
"Yusuf, haksızsın kardeşim. Bunu söylemek zorundayım ama o çocuk Kornilov'un kim olduğunu bilmeyebilir, doğal bir durum, ama senin seks konusunda çekiniyor olman doğal değil." Mehmet elindeki bardağı tutmayı bırakıp iyice kahkahalara boğuldu. Yusuf gerçekten gergindi. Yani herkesin bir ilk seferi oluyordu. Niye bu kadar gülüyordu ki insanlar? Sanki kendilerinin ilk seferleri olmamıştı. Muhtemelen çoğu Fahriye Abla tarzı takıldığı için bu kadar büyütmemişlerdi. Ama Yusuf'un o taraklarda bezi olmamıştı ki hiç. İlk seferi bugüne kadar 1500 tane erkek arkadaşı olmuş, 25 yaşında, tecrübeli, taş gibi bir kadınlaydı. O gerilmeyecekti de, kim gerilecekti?
"Abi cidden anlamıyorsunuz! Nur tecrübe yuvası gibi! Kesin benim ilk seferim olduğunu anlayacak. Benimle dalga geçmesine izin veremem!"
"Gerçekten sana şu an öğüt verebilecek bir halde değilim Yusuf, şöyle yap böyle yap diye. Farkındaysan ortam müsait değil. Başka birine danış diyeceğim ama... Danışmasan daha iyi... Dur sana bir iyilik yapayım bari..."
Mehmet bira açmakta olan Selim'in yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Yusuf bir an için abisinin; kendi arkadaşına durumundan bahsettiğini düşündü. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Allah kahretsin ya, bu gidişle sabaha kalmaz bütün İstanbul benim ilk seferimi öğrenir," diye mırıldandı. Selim gülerek Mehmet'e gizli saklı bir şeyler uzattı. Yusuf tam kendisine gelen abisine kızmaya hazırlanırken Mehmet tezgahın üzerinden eğilip Yusuf'un dibine kadar girdi. Yusuf'un eline kendi elindekini sıkıştırırken "Yapabileceğim en iyi şey buydu ne yazık ki. Dikkatli ol da," diye mırıldandı. Sonra gülerek işine döndü. Yusuf da abisinin eline tıkıştırdığı şeyin ne olduğunu hissettiği an avucunu açmadan pantolonunun arka cebine tıkıştırmaya çalıştı. "Sana ne diyeyim ne söyleyeyim Mehmet Devrim Gürsel. Madara ettin beni el aleme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN KARELER
RomanceSedef ve Mehmet, kendi hayatlarında kaybolmuş iki sıradan insan... Sedef bir ailedeki üvey öge olarak o aileye tutunmaya çalışırken, Mehmet kendi ailesi dışındaki bir hayata daha önce hiç adım atmamış bir genç... Birbirlerini bulduktan sonra, kendi...