"Mehmeeet! Mehmet oğlum baksana! Bana şuradan 6 numarayı uzatır mısın? Bizim hayta gene kaybolmuş ortadan."
"Tamam İsmail Amca. Bakıyorum hemen."
"Sağ ol evladım. "
"Ne demek İsmail Amca ya, lafı mı olur."
Tamirhanenin iç kısmında duran alet edevat yığınına baktı. Karşısında asılı olan 6 numaralı İngiliz anahtarını alıp arabanın altında yatmakta olan adama uzattı. İsmail Bey İngiliz anahtarını alıp işine devam ederken Mehmet hafifçe eğilerek "İsmail Amca başka bir isteğin yoksa ben gideyim, daha 2. Haftadan geç kalıp sorun yaratmayayım, zaten zar zor iş bulunuyor bu devirde." Dedi. İsmail Bey arabanın altından başını çıkarıp "Git evladım tabii tabii, seni de alıkoydum böyle. Yolda bizim sıpayı görürsen söyle gelsin buraya, yardım etsin adam gibi." Dedi. Mehmet gülerek başını salladı. İsmail Bey, Mehmetlerin karşı apartmanında oturuyordu. Senelerdir kendi tamirhanesinde ustaydı. Mehmet'in babası rahmetli Fikret Bey'in de dostuydu. Tabii Fikret Bey öleli 11 sene olmuştu. Mehmet daha 18 yaşındaydı babası öldüğünde. Liseyi bitirdiği seneydi. 10 yaşında bir erkek kardeşi 8 yaşında bir kız kardeşi vardı. Bir anda her şey onun üzerine kalmıştı. Annesi ne kadar 'Oğlum ben çalışırım, hepinizi okuturum' dese de Mehmet bunun zor olduğunu biliyordu. Ayrıca kendisi dururken, annesinin çalışmasına izin vermezdi. Vermemişti de...
İşte bu sayede hizmet sektöründe kendince iyi bir kariyer yapmıştı. 23 yaşında iyi bir restoranda garsonluk yapmaya başlayana kadar çeşitli yerlerde, çeşitli işler yapmıştı. Getir götür, kuru temizleme, tezgahtarlık, tamircilik vs vs... bir sürü deneyimi olmuştu. 23 yaşında garsonluğa başladığında, garsonluğun diğer işlerden daha iyi kazandırdığını fark etmişti. Sonra 25 yaşında İstiklal Caddesi'nde bir mekanda barmenlik yapmaya başlamıştı. 4 senedir barmenliğe değişik yerlerde devam ediyordu. 2 hafta önce yaz sezonun başında Boğaz'da iyi bir mekanda işe girmişti. Maaşı hayal edemeyeceği kadar iyiydi. Yani bugüne kadar aldığı en iyi maaş bu mekandan olmuştu. Daha doğrusu alacağı... Eğer deneme sürecini başarı ile atlatırsa –ki kapı gibi 4 yıllık deneyimi vardı bu işte- bu işi kapmış olacaktı.
Bu işte kalmayı da her şeyden çok istiyordu. Kardeşleri büyüdükçe sorunlar daha çok artıyordu çünkü. Resmen 19 yaşındaki Gülşah'ın babası gibiydi. Gülşah şımarık bir kız değildi, ama küçük yaşta babasız kaldığı için Mehmet ona bu duygunun eksikliğini hissettirmemeye çalışıyordu. Gülşah'tan 2 yaş büyük olan Yusuf ise daha zorluydu. Fikret Bey öldükten sonra sert bir çocuk olup çıkmıştı. Mahalledekilerle kavga eder, herkesle laf dalaşına girer olmuştu. Her seferinde Mehmet yetişiyordu onun imdadına. Bugün bile hala sürekli karakollardan toplamak zorunda kalıyordu Yusuf'u. İstanbul Üniversitesi'nde 2. Öğretim çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri okuyordu. Ve sürekli olaylara karışıp duruyordu. Zaten çocukluğundan beri kavgaya meyilliydi.
Mehmet'in bütün hayatı kardeşleri annesi ve bu mahalleden ibaretti. Onun dışında ne istediği gibi okuyabilmişti, ne de gençliğini doya doya yaşayabilmişti. Lisede akıllara zarar derecede başarılı olmasa da, kendince iyiydi. Sınıfını sorunsuz geçerdi. Eğer liseden mezun olduğu gün ona "29 yaşında nerede olacaksın" diye sorsalar, "burada, bu işte, bu şekilde" demezdi. Ama şimdi de şikayet etmiyordu hayatından. Çok uzun zaman önce adapte olmuştu zaten...
*****
Kapıdakilere selam verip içeri girdi. Hızla içerilere ilerleyip barın olduğu tarafa yöneldi. Depodan içki getirmekte olan arkadaşı Selim, elindeki kasayı bara bıraktıktan sonra Mehmet'e dönüp "N'aber abi? Hazır mısın bu geceye?" diye sordu hemen. Mehmet Selim'le birlikte ona yardım etmek için depoya doğru gitmeye başladı. "Hazırım tabii, neden olmayacakmışım? Yeni elemanım diye sen de beni iyice pısırık yaptın. Ne partiler gördüm oğlum ben." Kasalardan birini, diğerinin üstüne koyup yüklendi. Selim de bir kasa aldı ve geri döndüler. "Tabii, ne partiler görmüşsündür de, buranın tayfası, Taksim tayfasına benzemez. Orada entel dantel takımı ve orta halliler oluyor. Onlar bir nebze daha katlanılabilir. Buraya gelenler ağır sosyetikler. Ve emin ol, hiç çekilmiyorlar. Hele de sarhoş hallerine görme. Sabır şart."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN KARELER
RomanceSedef ve Mehmet, kendi hayatlarında kaybolmuş iki sıradan insan... Sedef bir ailedeki üvey öge olarak o aileye tutunmaya çalışırken, Mehmet kendi ailesi dışındaki bir hayata daha önce hiç adım atmamış bir genç... Birbirlerini bulduktan sonra, kendi...