***Jeon Jungkook
Seokjin hyungun yanından ayrıldıktan sonra Jimin'in peşine takılmıştım. Muhtemelen bizden bir şeyler sakladığı için yanımızdan yalnızca kaçmak amacıyla kalkmıştı. Şu an özel bir şey yapacağını ya da biriyle buluşacağını sanmıyordum.
Şu aptal ajanlık işine de iyice alışmıştım resmen!
Jimin'in tahmin ettiğim gibi bizim sınıfın bulunduğu koridora saptığını gördüğümde onu sıkıştırmak amacıyla adımlarımı hızlandırmıştım ki onun bizim sınıfı geçip dümdüz ilerlediğini ve ilerideki sınıfa girdiğini görmüştüm.
Pekala, şu an Taehyung'un sınıfına niye girmişti ki mesela? Neden yani?
Birkaç saniyeliğine yerimde kalıp düşünsem de en sonunda merakıma yenik düştüğüm için Taehyunglar'ın sınıfına doğru ilerlemiştim. Kapıdan içeriye doğru çaktırmadan baktığımda Taehyung'u göremesem de onu sınıfta adını haykırarak arayan Jimin'i anında görebilmiştim.
Taehyung'un sınıfta olmadığına bir dakika kadar bir sürede ancak ikna olabilen canım arkadaşım, cücem, Jimin'im, sonunda sınıfın çıkışına doğru yürüdüğünde beni görüp duraklamış, hemen ardından beklemeden yanıma gelmişti.
"Ne işin var burada?" Yönelttiği soruyu umursamamış ve ona soruyla karşılık vermiştim. "Asıl senin ne işin var dilcilerin sınıfında?"
Koluma girip beni koridorun sonuna doğru yürüttüğünde sorgulamamış ve camın önünde durmamızı sağladığında cevabımı beklediğimi belli edercesine yüzüne bakmıştım. O da ne istediğimi anlamış olacaktı ki, "Taehyung'u arıyordum. Gizli aşığını bulmak için." diye mırıldanmıştı.
'Gizli aşık' lafı tüylerimin ürpermesine sebep olduğunda, her ne kadar şu an için kimsenin benden şüphelenmediğine emin olsam da gerilmeden edemiyordum işte. Yine de Jimin'e gerildiğimi hissettirmemek için yüzümü ifadesiz tutmaya çalışmış ve kollarımı bağlayıp arkamdaki cama yaslanmıştım. "Cidden ona bu konuda yardım ediyor musun?" diye alaylı bir tavır takınarak sormuştum. Bu aralar Jimin'in bazı konularda şüphesini çektiğimi bildiğim için ekstra dikkatli olmaya çalışıyordum.
"Evet, ediyorum. Açıkçası onun gizli aşığını ben de merak ediyorum çünkü bu durum bizim okulda sık görülen bir şey değil. Genelde Taehyung ya da onun gibi yakışıklı kişilere kim olduklarını belli eden hediyeler ve notlar bırakırlar öğrenciler. Ya da, bilirsin, direkt gelip yüzüne doğru 'Sevişelim mi?' diye sorarlar." 'Sevişelim mi?' derken dudaklarını normalinden fazla aralamış, kalın bir sesle konuşmaya çalışıp aklınca abaza taklidi yapmıştı. Bu hareketi kıkırdamamı sağlasa da konuyla ilgili bir şey söylememiştim. Daha fazla dikkat çekmek istemiyordum.
"Peki, senin Jackson'la olan olayın, ne iş?" Kaş göz yaparak sorduğumda yüzüme alaycı ifademi yerleştirmiştim. Her ne kadar Jin hyung kendisine ve bize sözelci olmayan bir öğrenciyle ya da direkt sözelci olmayan bir şahısla asla çıkmayacağım diye söz vermiş ve verdirmiş olsa da bunun saçmalıktan ibaret olduğunu biliyordum. O yalnızca Namjoon'a umutsuzca aşıktı ve ona olan hıncını sözelci olmayan insanlardan çıkartırdı. Karşısına geçip gerçekten birisine aşık olduğumuzu söylersek durup da bizi yargılamazdı. Yalnızca dalga geçerdi. Bilirsiniz, o Kim Seokjin'di. Yapısı her zaman buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cracked Boys - [BTS]
FanfictionOkul başkanı Kim Namjoon, müdürün isteğiyle birlikte sıcak bir savaş içerisinde olan 3 sınıfın baş belası öğrencilerini bir araya getirir ve eh, kendi de bu gruba dahildir. [Taekook//Namjin//Sope//Park Jimin] [Texting + Düz Yazı]