SP|7. BÖLÜM

57 3 0
                                    

Anka.

Basit bir masal kuşunun benim için bu kadar değerli olabileceğini hiç tahmin etmezdim bundan bir kaç yıl öncesine kadar. Ama şimdi o, annemle aramdaki tek bağım olan bir ip gibi dolanıyordu bileklerime ve kaçmama izin vermiyordu. Bembeyazdı ip. Çünkü içinde bulunduğum karanlık dünya için fazlasıyla temizdi, ruhu. İncecikti üstelik. Kopar sanıyordunuz ama kopmuyordu. Bazı duygusal bağların demirden daha sağlam olduğuna yemin edebilirdim bu yüzden.

Bunu; hayatımı mahvetmelerine, berbat bir yaşamı ellerinde tepsiyle bana sunmalarına, bu zamana kadar yalan söylemiş olmalarına ve onlara kızmak için daha bir sürü sebep sıralayabilecek olmama rağmen hala ailemi özlüyor olmamdan anlıyorum. Onlar gidene kadar mutlu bir çocuktum çünkü ben, şimdi olmasını istemeyeceğim her şeyim vardı. Bilmediğim tüm o yalanlara gözlerimin içiyle gülüyordum. O zamanlar gelip sorsalar dünyanın en mükemmel ailesine sahip olduğumu bile söylerdim. Ne kadar acı. Ben mutlu bir ailenin mutlu çocuğu rolüne kendimi kaptırmışken onlar her şeyden haberdar gelecek sahneleri bekleyen senarist gibi elime veriyorlardı senaryoları.

Oysa annem zamanında her şeyi bir masala sığdırmıştı aslında ama ben fark edememiştim altında yatan gerçekleri. Çünkü yaşadığım toz pembe dünyaya masallardan daha çok inanmıştım. Bir gün tozların bir üfleyişte dört bir yana dağılacağından kimse bahsetmemişti, bana.

"Bunu asla unutma, Milan. Sen Helin'in Anka Kuşu'sun."

Arabanın içindeki oksijen tükenmiş gibi soluğum boğazımda takılı kalırken yutkunmaya çalışıp becerememle beraber hafif bir öksürük krizine tutulunca geriye yasladığım başımı kaldırıp gözlerimi açtım. Caddeye çıkmış trafiğin yoğunluğunda ilerliyorduk ama ne zaman yola çıktığımızı anımsayamıyordum. Boğazımda takılı kalan yumru geçmeyince camı açıp başımı yağan yağmurun hedefine tuttum ama bir işe yaramadı, nefes alamıyordum. Üstelik psikolojik olduğunu bilmeme rağmen bunu engelleyemiyordum. Zihnim benimle alay ediyordu sanki, ellerini boğazıma sarıyor ve benim diyordu. İstediğin kadar savaş, yine de bedeninin hâkimi benim.

"İyi misin?"

Ben ise zihnime teslim olmak yerine kendimi ölüme bırakmayı tercih ediyordum, yine.

"Durdurur musun...arabayı." dedim boğuk çıkan ses tonumla. Hemen ardından arabanın yavaşça durmasıyla kapımı açıp kendimi dışarı attığımda derin bir nefesi içime çekmeye çalıştım ama vücuduma alabildiğim tek şey soğuktan ibaretti. Sanki alamadığım her nefes buz olup göğsüme çarpıyor, ciğerlerime oksijen yerine soğuk doluyordu. 

''Ama ben kuş değilim ki anne.''

Gözlerimi ve ellerimle kulaklarımı kapattım. Yapmam gereken tek şey düşünmeyi bırakmaktı, bunu nasıl yapacağımı bilmesem bile.

Yavaş yavaş nefesimin düzene girdiğini hissettiğimde derince bir oksijeni çektim içime ve sakinleşmenin verdiği rahatlıkla havaya geri üfledim. Bunu bir kaç kere daha tekrarladım. Nefes alabiliyordum ama yine de sol göğsüme batmaya devam eden soğukluğun geçtiğini söyleyemezdim.

Anılardı. İçimi üşüten arsız hatıralar.

Gözlerimi açtığımda Çakır'ın çoktan arabasından inip yanıma geldiğini fark ettim. ''İyi misin'' dedi yeniden sorusunu tekrarlayarak. Başımı olumlu anlamda iki yana sallarken cevabımın yeterliliğinden tereddüt ederek ''İyiyim'' diye de ekledim sonuna.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 14, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİYAH PETUNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin