00.00 🌺
Hoş gel 2021.
Sağlık, huzur, mutluluk, para, aşk ile gel.
Ve hepimiz için,
Felaketleri geride bıraktığımız bir yıl olsun.
Kadınların çok daha güçlü olduğu bir yıl olsun.
Keyifli okumalar...
~
Gözlerinizi açtığınızda olmak istediğiniz yer olmazdı her zaman bulunduğunuz yer. Olsaydı öyle bir şansım muhtemelen kimsenin olmadığı ormanın içinde göl kıyısında bir dağ evinde tek başıma olmak isterdim. Düşüncelerimle boğuşmadan, sorularıma cevap aramaya çalışmadan, intikam hırsımı her defasında kendime hatırlatıp durmadan...zihnimi orada boşaltmak isterdim.
En son ne zaman bir dakika bile olsa bir şeyler düşünmeden durabildiğimi bile hatırlamıyordum. Sakin bir günümde olsam bile geçmişi hatırlatırdı zihnim bana. Kendini kalbin yerine falan koyuyor olmalıydı, düşünmeyi bırakırsam ölürüm sanıyordu belki de. Bu yüzden hep geçmişi tozlu raflardan kaldırıp önüme atıyordu, üstelik ben geçmişi arkamda bırakmaya çalışırken yapıyordu bunu.
Mesela uyandığımda her şeyin rüya olduğunu ve hala on altı yaşındaki kız olduğumu düşündüğüm hayalimden uzun zaman önce vazgeçmiştim. Belki de bu yüzden doğru düzgün uyuyamıyordum. Uyandığımda her şey normale dönmeyecekse uyumanın ne anlamı vardı?
Bilgisayarı kucağımdan indirip masaya yerleştirdikten sonra mutfağa girdim. Dün yaşananlardan sonra evimde olmak ayrı bir rahatlama veriyordu vücuduma. Akşam Çakır'a evime yaklaştığımı söyleyerek cadde üzerinde arabasından inmiş ve Farah'a gelmiştim. Aramasını reddettikten sonra ona geri dönmeyi unuttuğum için bunu tüm gece boyunca hatırlatıp durmuştu. Gecenin ilerleyen saatlerinde ona biraz İris'ten ve Çakır'dan bahsetmiştim. Çakır konusunda dikkatli olmam gerektiği ile ilgili konuşmaları uykuya yenik düşmesiyle son bulmuştu ve dersi olmadığını bildiğimden sabah onu uyandırmamak için eve geçtiğimi belirten bir not bırakıp çıkmıştım. Yaptırmam gereken bir pencere camım vardı. Üstelik üzerimde delice bir yük varmış gibi hissediyordum, yorgundum ve bunu yalnızca evimde acı bir kahveyle atlatabilirdim.
Kapsülü yerleştirip makineyi çalıştırdım ve kupaya dolan koyu kahve sıvıyı izlemeye başladım. Yalnızca siyahın içinde kendini belli eden o koyu kahveler. Dağderen'in gözleri.
Garip bir şekilde onun hikayesini merak ediyordum. Doğar doğmaz o kirli hayatın içine düştüğünde ne hissettiğini bilmek istiyordum. Çünkü bunu sadece onu izleyerek asla öğrenemezdiniz. Bir gün ona hislerini aldırıp aldırmadığını sormayı aklımın bir köşesine yazmalıydım, tabi cesaret edebilirsem.
Gözlerimi kapatıp başımı iki yana sallayarak zihnimdeki düşünceyi dağıtmaya çalışırken kapı çaldı. Adam artık haftada bir mesai yaptığı evime alışmış haliyle içeriye gelip camı taktı ve parasını alıp çıktı. Birbirimize alışmış olsakta ilerleyen zamanlarda ona verebilecek bir paramın olacağını sanmıyordum. Biriktirdiğim param neredeyse suyunu çekme raddesine gelmişti. Bergüzar'ın şirketinden alacağım paraya dokunamazdım ki zaten annemgilin benim için açtığı ve polisin el koymadığı tek hesaptaki paraya dahi elimi sürmemiştim. Bir an önce ek iş bulmam gerekiyordu.
Boş kahve fincanımı mutfağa bıraktıktan sonra odama geçtim. Siyah beyaz çizgili kazağımla siyah darpaça pantolonumu giyinip aynanın karşısına oturduğumda istemsizce yüzümü incelemeye başlamıştım. Kemikli bir yüze sahiptim, çenem ve elmacık kemiklerim yeterince belirgindi. Küçük bir burnum, küçük hafif çekik gözlerim, omuzumdan belime doğru dalgalanan normalde açık kahve olmasına rağmen hafif kızıla kaçan saçlarım vardı ve yüzüme oranla dolgun dudaklara sahiptim. Bazen yansımamdan annemi gördüğümü hissediyordum. Küçükken onun gençlik fotoğraflarına bakarken 'büyüyünce bende bu kadar güzel olabilecek miyim?' diye sormuştum. Şimdi ise tam olarak o fotoğraftım ben. Gözlerim hariç. Gözlerimin yeşilini babamdan almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH PETUNYA
Genç KurguGörmeyenlerin çıkmaz sokak sandığı, görmeyi bilenlerin kaçış mabedidir. Ve sen Anka, eşeleyeceksin. Öğrenmek için kazıdığın toprağa bedenini gömeceksin. 15.12.2020~