KARANLIK ( Bölüm I )

312 15 5
                                    

Her zaman ki gibi geç gelmişti eve. Bu gün Cumartesiydi, okul yoktu. Aslında Emre sadece sabah yürüyüşüne çıkmıştı. Ama yine de bir sürü azar işitecekti. Ancak yengesini sinir etmek de hoşuna gitmiyor değildi. Kapının üzerindeki aynada kendine bakıp üstünü başını düzeltti. Mavi gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı ve hemen zile bastı. Tam da düşündüğü gibi yengesi kapıyı açtığında ardı arkası kesilmeyen azarlarına başlamıştı bile. Emre ise arkasına bakmadan odasına doğru hızlı adımlarla yürüyordu. Odasına vardığında yengesi sesini daha da yükselterek söyleniyordu. Ama Emre gülerek kapıyı kapattı. Çantasını odanın bir kenarına attı, sonra da kendini yatağına. Amcası Aslan ve yengesi Esra ile birlikte kalıyordu. Amcasını severdi, çoğu zaman gülmemesine ve konuşmamasına rağmen. Yani nede olsa yengesinden iyiydi.

Tam 10 yıldır bu evdeydi Emre. Annesi ve babasını kaybettiğinden beri. Tam olarak 7 yaşında yetim kalmıştı. Babası Bekir; bir şirkette müdür olarak, annesi Reyhan ise; aynı şirkette halk ve ilişkiler bölümünde çalışıyordu. İspanya da ki bir şirket onlarla anlaşma yapmak istiyordu. Ancak bu çok tuhaftı. Çünkü babasının şirketinin yurt dışında hiçbir kolu yoktu. Zaten çok zamansız bir teklifti, birden bire gelmişti. Ama tek tuhaflık bu değildi. Ailesi İspanya'ya gitmek için görevlendirilmişti. Annesinin bile gitmesi gerekmiyorken bir de babasının -daha ilk görüşme de- şirketi bırakıp, yurtdışına gitmesi biraz tuhaftı.

Bu yüzden de Bekir ve Reyhan tek çocukları Emre'yi amcası Aslan'a bırakıp gitmek zorunda kaldılar. Emre çok küçüktü, hem zaten en fazla bir hafta sürerdi yol. Bu yüzden Emre'nin gelmemesi daha iyiydi. Ancak nede olsa tek çocukları idi Emre, o yüzden de Reyhan'ın içi hiç rahat değildi. Fakat Aslan çok ısrar etmişti ve çok haklı gerekçeler vardı. İşte Emre ilk defa o zaman ayrı kalmıştı anne ve babasından. Hâlbuki onları son defa gördüğünün farkında bile değildi.

Emre ilkokul 1. sınıfa başlayalı hemen hemen bir iki ay olmuştu o zamanlar. Annesi ve babası gittikten sonra amcasının evinde ki ilk gecesinde hiç uyuyamamıştı. Yarın da okula uykulu uykulu gitmek zorunda kalmıştı. Emre'nin annesiz ve babasız ilk günü böyleydi. Ancak diğer günleri de pek farklı değildi. İlk gün, ikinci gün, üçüncü gün derken bir hafta olmuştu bile. Ama neden hala dönmemişlerdi ? Kesin bir sorun vardı.

Amcası sürekli Emre'yi bir sorun olmadığı konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Reyhan ve Bekir'le konuştuğunu, yakın da dönecekleri haberini aldığını... Ama asla dönmediler. Onlar gideli neredeyse bir ay olmuştu ancak Emre ne seslerini duymuş ne de tam olarak neden geç kaldıklarını anlamış değildi. Ta ki bir gün okuldan döndüğün de amcasının ağladığını görünceye dek. İşte o zaman öğrenmişti bütün sorularının cevabını, annesi ve babasını İspanya'daki büyük bir araba kazasında kaybettiğini. O zamandan beri misafir olarak geldiği bu evde kalıcı olarak kalıyordu. Zaten amcasından başka akrabasını da tanımıyordu. Amcası hep büyük bir aile kavgasından dolayı görüşmediklerini söylerdi. Ama Emre'nin de pek umrunda değildi. Annesi ve babası olsa yeterdi onun için.

Tüm bunları düşünürken yengesi Esra'nın sesiyle irkildi.

- Emre yemek hazır !

- Tamam geliyorum. Hızlı hızlı merdivenlerden indi. Yemek masasına doğru gidecekken tuhaf bir şeyler dikkatini çekti. merdivenin yanında ki camdan sesler geliyordu. Perdenin köşesinden dışarıya baktı uzun boylu, esmer, iri yarı bir adam; diğerlerine talimatlar veriyordu. Merdivenin yanında ki cam arka bahçeye bakıyordu. Amcası Aslan'ın evi; iki katlı, mustakil, büyük ve ihtişamlıydı. Bahçesi de öyle tabi.

Evin dört bir yanı 3 metre uzunluğunda ki kalın duvarlarla çevriliydi. Dışarıdan içeriyi görmek - 3 metreden uzun boyunuz yoksa tabi - imkansız denebilirdi. Gerçi çevrede de nerdeyse hiç ev olmadığından bu gizlilik de tartışılırdı doğrusu! Ancak arka bahçenin ayrı bir güzelliği vardı. Emre'nin odası o tarafa baktığı için çok şanslıydı. Ön tarafa göre çok daha büyüktü arka bahçe. Duvarın önü 3 metre aralıklarla büyük çınar ağaçları ile çevriliydi. Bahçenin tam ortasın da büyük boyu ve gür dalları ile söğüt ağacı vardı. Yaşlı söğütün etrafında 3 metre çapında büyük bir de daire.

SIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin