9.Bölüm

53 9 119
                                    

9.Bölüm

Şarkılar: Halsey- Gasoline, Miley Cyrus- Nothing Breaks Like A Heart, İmagine Dragons- Radioactive, Bebe Rexha- Last Hurrah

Christina

Çevremdeki insanlar ile aramdaki bağ zayıftır benim. İçimde yaşadıklarımı dışarıya aktaramam. İnsanlarsa karşısındaki kişi ile beraber gülmek, beraber ağlamak, sonsuz güvenmek ister. Haklılar tabi ama ben bu isteklerini onlara veremiyorum.

Şu yaşıma kadar sırf her yerde ağır başlı ve ciddi olduğum için duygusuz, kalpsiz ve robot damgası yemişliğim var. İçimde yaşadığım duyguları görseler, yine de der miydiler bana duygusuz bilemiyordum ama bu sözlere alışkındım.

Bir keresinde annem ile röportaj yapmak için gelen gazeteciler, kapının girişinde onları dinlediğimi gördüklerinde benimle de konuşmak istemişlerdi. Annem ise "O konuşmaz kimseyle." diyerek onları geçiştirmişti. Sonrasında gazete küpürlerinde Viki Shendall'ın kızının dilsiz olduğu yazmıştı uzunca bir süre. Annem yine aynı umursamaz tavırla "Aman canım, sanki konuşuyorsun ya herkesle." diyerek beni başından savmıştı. Gözlerimin dolmasını önemsemeyerek dedemin odasına kaçmıştım. Dedem beni gördüğüne şaşırmıştı.

"Ben dilsiz miyim dede?" diye sormuştum gözyaşlarımı silerek. Dedem beni yanına çağırmıştı. Koşarak yanına gidip kucağına yerleşmiştim.

"İnsanlar sesini duyamadıklarına dilsiz derler güzel kızım. Ama sen onlar dedi diye dilsiz olmazsın. Eğer onların konuşmaları içindeki duyguları bitirmişse işte o zaman dilsiz olursun." Anlamamıştı bu karmaşık cümleleri küçük ben. Ama pek de önemsememişti bunu. Dedesi dilsiz olmadığını söylüyorsa o dilsiz değildir, demektir küçük ben için.

Hem çok şey bilir benim dedem, diye düşünmüştü.

Küvete dolan sıcak suyun üstünden buhar çıkmaya başladığında musluğu soğuğa çevirdim. Üzerimdeki sabahlığı çıkartıp küvete girdim. Uyandığımda yani yaklaşık 10 dakika önce saat 4.50'ydi. İyi bir uyku çektiğim de söylenemezdi. Uyandığım ilk anda tek istediğim sıcak suyun altına girip rahatlamaktı. Saçımdaki tokayı çıkartıp kenara attım. Küvette aşağıya doğru kayıp sadece burnum dışarıda kalacak şekilde suyun içine girdim.

Suyun üstünde ne kadar buhar tüterse tütsün bir türlü sıcak hissetmiyordum. Elimi sudan çıkartıp soğuk akan musluğu tekrar sıcağa çevirdim. "Sıcak su saçlarına hiç iyi gelmez Christycim." derdi annem her suyu sıcağa çevirdiğimde. Doğrulup musluğu tümüyle kapattım. Küvetin yanında duran şampuanlardan yarısı bitmiş olanı alıp elime sıktım. Şampuan suyla karıştığında köpürmeye başladı. 15 dakika daha kaldım küvette, bir türlü odaklayamıyordum kendimi. Tanrım benim neyim vardı böyle? Kapının arkasında asılı duran bornozumu üzerime geçirip başka bir havluyla saçımın ıslaklığı aldım. Aynanın karşısına geçip dişlerimi fırçaladıktan sonra banyodan çıktım. Dolabımdan kot pantolonumu ve lacivert kazağımı çıkardım.

Giyindikten hemen sonra pencereye yaklaşıp koyu renk perdelerimi açtım.

Karanlık, karanlık, karanlık... İçim daralmıştı artık.

Saçlarımı toplayıp odamdan çıktım. Emma ve Diana salondaydı. Birkaç gündür olduğu gibi stratejiler üzerinde konuşuyorlardı. Bugün günlerden 16 Kasım'dı. Göreve gitmemize 3 gün vardı. Konsey toplantısından sonra Diana ve Emma tam olarak gece gündüz çalışıyordu. Ama ben hala müdirenin neden yeni gelenleri bu göreve göndermek istediğini anlamıyordum. Beni gördüklerinde kafalarını kitaptan kaldırdılar.

"Günaydın." dedi Diana gülümseyerek. Ben de gülümsedim. Nasıl yapıyordu bilmiyordum ama o güldüğünde etrafa pozitif enerji üzgün olduğundaysa negatif enerji yayılıyordu. Bu da belli etmesem de onunla aynı duyguları yaşamaya sürüklüyordu beni.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin