24 final

1.3K 97 255
                                    

Yukarı çıkınca bir çalışma odasına girdik. Kadın koltukta oturmuş ve çökmüş gibiydi. Karşısına oturdum. All might ise kadının yanına.

"Merhaba midoriya." Dedi gülümseyerek. "Kim olduğumu merak ediyor olabilirsin."
"Aksine," dedim. "Sadece sorularımın cevaplarını istiyorum."
Güldü. "Cesur bir çocuksun. All might 'ın seni seçmesine şaşmamalı. Az önce yaptıklarını duydum. All might bir hataya düştü. Çok büyük bir hata. Affedilmeyecek bir hata."

Derin bir nefes aldı. "Her neyse bunları geçelim. Ben Nana Shimura. All mighttan önceki one for all sahibiyim. Zaten bu konuyu az çok biliyorsun."
Dedi. All might ise pişman görünüyordu. Son pişmanlık neye yarar.... diye söylemek isterdim ama ciddi bir ortam.

"Bakın hanımefendi. Bunlar beni ilgilendirmeyen konular. Bu yüzden ben sorularımı sorayım siz cevaplayın. Bu konuşma kısa sürsün bende çekip gideyim. Nasıl fikir?" Düşüncelerimi eksiksiz söylemiştim.

"Pekala. Neyi merak ediyorsun?"
"Ben özgünlüksüz doğdum. Doktorlar serçe parmağındaki eklemlere bakıp kanıtladılar bunu. O gün patlama anında özgünlüğüm çıktı. Nasıl oldu?"

"Özgünlükler üçe ayrılır. Doğuştan gelen, sonradan -aktarma- gelen ve gizli özgünlük."

"Gizli özgünlük?"

"Doğuştan geleni biliyorsun. Sonradan gelen yani aktarma özgünlük, one for all buna örnektir. Son olarak gizli özgünlük, bu özgünlük çok nadir bulunur. 10000 kişiden sadece 1 sinde bulabilirsin. İçinde çok az bir özgünlük var. Bir nohut tanesi kadar. Bilimciler bunları çıkarabilmek için bir sürü çalışma yapıyor. Çoğunda işe yaramıyor.
Sen eğer o gün depoya gelmeseydin özgünlüğün ortaya çıkmayacaktı."

"Depo ile ne ilgisi var?"

"Depoda kimyasallar birbirime karıştı. Patlama nedeni de bu."

Sözünü kestim. "Yani patlama ile alakalı?" Diye sordum.

"Hayır. Patlama ile ilgisi yok. Oradaki kimyasallar içindeki özgünlüğün enerjisi ile tepkimeye girdi. Bu özgünlüğünün ortaya çıkmasını sağladı."

"Aman tanrım bu çok havalı!" Diye bir ses duydum kapının ardından. Heyecanlı bir fısıltıydı. Yavaşça kapıya yöneldim ve kapıyı aniden açınca toga ve bakugou yere yapıştı.

Toga hiçbir şey olmamış gibi konuştu.
"Aaa deku sende mi buradaydın? Şansa bak. Biz de burdayız. Kesinlikle kapı dinlemiyoruz. Ne kapısı? Kapı ne?"

"Toga."
"Hı?"
"Nefes al."
Nara-san'a döndüm.

"Teşekkür ederim nara-san. Aklımdaki soruları cevapladınız. Kendinize iyi bakın. Sende all might." Deyip odadan çıktım.

"Gidiyoruz Toga. Ama önce eri ve kota'yı görmeliyim." Tamam anlamında başını salladı. Ortak salona indim. Eri beni görünce üstüne doğru koştu. Ve sarıldı. Peşinden de Kota geldi.

"Çocuklar size bir şey söyleyeceğim. Ama üzülmek yok." Derin bir nefes aldım. Onlara söylesem çok üzüleceklermiş biliyordum. Ama aniden de ortadan kaybolursam bana olan güvenleri yıkılır. "Ben gidiyorum. Ama arada sizi görmeye geleceğim." Eri'nin gözleri dolmuştu. Dokunsam ağlayacak kıvamdaydı. Kota ne kadar belli etmese de o da öyleydi.

"Gitmek zorunda mısın?" Dedi ağlamaklı sesle eri.

"Evet. Ama geri döneceğim dedim ya. Hem belki geldiğimde sizinle dolaşırız."

Burnunu çekti eri. Kota arkasını döndü. Ağladığını göstermek istemiyordu. "Sarılmak yok mu?" Diye kollarımı açtım.

"Seni özleyeceğiz deku nii-chan." İkisi aynı anda konuştu.

VİLLAİN DEKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin