Hiç beklemediğiniz anlarda başınıza ölüm geldiğinde hissettiğiniz acıyı tarif edebilir miydiniz? Ola ki, ben kendimi şu an nasıl anlatırdım bilmiyordum. Ağlamak bir yana içimdeki büyük acıyı söküp atacak bir çare yoktu. Bu hayata tutunmamı sağlayan tek kişinin varlığı artık bu dünyaya ait değildi çünkü. Korkmaktan öte başka bir şey bilmiyordum. Kollarımla sardığım büyükannemin fotoğrafını tütsülerin arasına koydum tekrardan. Bedenim yorgundu. Boğazımdan tek bir su damlası bile geçmemişti. O anı düşünmekten kendi benliğimi bile yok saymıştım. Birçok kişi gelip gitmişti ama tam anlamıyla kimlerin geldiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Daha önce de dediğim gibi tek ailem oydu ama şimdi tek başımaydım. Tek başıma olmanın korkusunu yaşamıyordum aslında. Sevdiğim birini kaybedişimin getirdiği bir korkuydu bu. Her zaman görmeye alışık olduğum tek kişiydi. Bana her sefer gülümseyecek, saçlarımı şefkatle okşayacak biri yoktu artık.
Oturduğum minderden zorlukla kalktım, kalp atışlarım oldukça hızlıydı. Başıma saplanan ağrıdan söz etmek bile istemiyordum. Yüzümü yıkayıp kendime gelmeliydim. Bu halde olduğumu büyükannem görse büyük ihtimalle çok üzülürdü. Bu yüzden gücümü toplamalıydım. Ayaklarımı sürüye sürüye koridorlarda ilerlerken insanların tuhaf bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Kötü bir durumda olan bir insan ilk defa görüyor gibiydiler ama onlara karşı bir şey diyecek kadar halim yoktu. Duvara tutunup destek almaya başladım, gözlerimin buğulanması hiç yardımcı olmuyordu. Düşersem yeniden ayağa kalkacak gücü bulamayabilirdim. Burnumda hissettiğim ıslaklıkla boşta kalan diğer elim oraya gitti. Şu an tam olarak burnumun kanamasındaki neden neydi? İşlerin benim için bu kadar zorlaşmasına katlanamıyordum. Hızlı olmam gerekiyordu, ancak bir adım daha atamamıştım. Belime dolanan kollar nedeniyle vücudum tamamen tüm fonksiyonlarını yitirmişti.
Tüm bedenimi sadece ona yaslıyordum ve o beni sıkıca sarmalıyordu. Kulağıma fısıldadığı tatlı sözlerle yine ağlamak istedim. "Ben buradayım" diyordu bana, buna olan inancımın geri gelmesi için beş yaşımıza dönmeliydik belki de. "Yalnız değilsin Shu." Hayır, artık sadece ben vardım. Bunu söylemeye çalıştıkça ağzım bir iğneyle sıkıca dikilmiş gibi açılmıyordu. Gözlerimden süzülen gözyaşlarıyla birlikte onun bedeni arasında bekledim, bekledim ve bekledim. Beni kucağına alana kadar... Sesimin çıkmamasına aldanmayın. Şu an bu döngüde olmak gibi bir isteğim yoktu. Kendimdeki gücü bulabilmem için ona ihtiyacım vardı. Sonra tekrardan eskiye dönecektik. Bunu biliyordum. Artık sorun değildi. Onu çoktan kaybetmiştim. O da beni kaybetmişti. Son kozlarımızı oynuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minho, i used to know
Fanfictionwang shu: belki içinde bir umut diyordum wang shu: eski senden bir şeyler kalmıştır 。.* Stray Kids Lee Minho, half texting