Umudu Yok Olanlara

28 12 20
                                    


18.05.2015

Buraya ilk kez adımımı atarken geçmişteki düşüşlerim belirli zihnimde. Yeni hayat, yeni insanlar, yeni umutlar. Kapılarını ardına kadar açmış beni bekliyor. Hiç birinin beni tanımıyor oluşu tek dayanağım. Elindeki bu fırsatı değerlendir Aral.

Gözlerimin önünden kanayan yaram film şeridi gibi geçerken onu görüyorum. Bundan sonraki hayatımı daha da çıkmaza sürükleyecek kişiyi. Tanıdık geliyor yüz hatları. Hayır. Hayır. Baktığım her yüzde o simayı aramaktan vazgeç. Bakışlarımı çeviriyorum, işe yaramıyor. Yanıma geliyor.

"Sanırım hırkama oturdunuz?"
 
Hâlâ zihnimde yüzünü incelerken söylediklerinin etkisiyle sıçrıyorum oturduğum banktan.

"Çoo..Çook pardon. Fark etmemişim. Buyrun."

Elindeki hırkayla arkadaşlarının yanına dönüyor. Evet, tek kelime etmedi. Evet, gülümsemedi bile. Bu hareketi az önceki benzerliği onaylasada aklım reddediyor. Bu kadar kolay olmamalı insanın yıkıp geçmek.

Üzerimdeki şaşkınlıkla dersin yapılacağı fakülte binasına doğru ilerliyorum. Bu sırada az önce karşılaştığım yüz silinmiyor zihnimden. Girmem gereken amfiyi bulmam zaman alıyor. İnsanlardan uzaklaşıp en arkaya yöneliyorum. Sınıftaki herkes geçmiş yılların verdiği samimiyetle muhabbet ederken daha çok yeni olan beni kimse fark etmiyor. Sınıfa giren profesör ile birlikte herkes dağılıyor. Yanındaki sıralarda üç beş kişi var. Kimsenin bana bakmayışı sebepsiz yere hoşuma gidiyor. Gözlerim kağıtta, aklım başka diyarlarda hocanın derse başlamasını bekliyorum. Bir anda başlayan teorem ispatıyla iyice geçmişe uçuyorum. Kırılan camların sesi hâlâ zihnimde yankılanıyor. Yüzüm istemsizce buruşurken önüme yoklama kağıdının gelmesiyle ona dönüyorum. Sabah hırkasını oturdum çocuğa. Ön sırada hoca ders anlatırken kankalarıyla sohbete dalmış olana. Babama bu kadar benzeyemezsin ama.

Dersin bittiğini milletin toplanışından anlıyorum. Hızlıca hiç yazmadığım defterimi koyarken yanıma birinin karaltısının yaklaştığını fark ediyorum.

"Aral Demiray?"
"Ben..Benim"
"Can Aktuğ ben. Murat Aktuğ'un oğluyum."

Adımı bilmesinin şaşkınlığını atamamışken, duyduğum isimle daha da batıyorum. Uzaklaşmam gerektiğinin farkında olduğum halde ayaklarım zemine çivilenmiş gibi hareket etmiyor.

"Babanıza.. teşekkürlerimi iletin Can Bey. Ben iyiyim."
"Amacım babamın iyiliğini hatırlatmak değildi. Aynı sınıfta olduğumuzu görünce konuşmak istedim."

Uzun zaman sonra ilk kez benimle konuşmak isteyen biri. Bu durumu yaşamayalım o kadar çok zaman oldu ki ne tepki vereceğimi dahi bilmiyorum.

"Eğer isterseniz size okulu gezdirr- "
"Cannn!"

İkimizde aynı anda sesin geldiği yöne dönüyoruz.

"Eee hadi oğlum seni bekliyoruz kantinde, vıdı vıdı yapmanın sırası mı?"

  Yüzündeki sertlik beni tekrar gitmek istemediğim geçmişe götürüyor. Girdiğim yerden beni Can çıkarıyor.

"Bekle iki dakika be Aras.!"

Demek Aras. Hırkasına oturduğum çocuğun adı.

"İsterseniz siz gidin Can Bey. Teklifinizi daha sonra kabul etmek isterim. Arkadaşınız beklerken vıdı vıdı yapmanın alemi yok. İyi günler."

Söylediklerimin üstüne basa basa sınıftan çıkıyorum. Yıllar önceki suskunluğum yerini gürültüye bırakacak. Bunu hissediyorum.

DİBE VURMA SANATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin