"O kızın sert bakan gözlerini gördünüz mü?"
"Kendi başının çaresine bakmış bir kızın gözleri yumuşak olmaz."
Jack London
¿?
170. Gün
Sherlock uykucu birisi değildi; çoğunlukla geceleri uyumak yerine uyuşturucu veya içkiden evin olmadık yerlerinde bayılana kadar deney yaparak ayakta geçirirdi. Uyuyorsa da tam bir tavşan gibi uyurdu, John'un tuvalete kalkmasından Bayan Hudson'ın gece çayını doldurmasına kadar her şeyden rahatsız olurdu, en ufak tıkırtıdan dolayı gecesi mahvolurdu.
O geceki "tıkırtı" Anna idi. Sherlock'un odasının önünde durduğu sırada kapı aralığından kurbanına bakan papatyalı pijamalı bir hayaleti andırmıştı:
"Sherlock, yatakta mısın?"
"Görme yetin uyurken sebepsiz yere kaybolmadıysa zaten bunun cevabını biliyorsun." Rüyasının bölünmesi ve mahmur olması laf sokmasına engel değildi.
"Uyuyamıyorum." Anna'nın sesi huysuzdu, Sherlock onu çamurlu suda kaybettiği yavrusunu arayan bir hipopotama benzetti.
"Ben uyuyabiliyorum, bu yüzden defol." deyip açık pencereden giren rüzgar yüzünden üşüyen çıplak sırtını beyaz battaniye ile örttü.
On dakika kadar sonra genç kadın ile beraber balkonda, -ikincisini John'un onu koyduğu yerden bulmak zor geldiği için- aynı battaniyeye sarılmış vaziyette sıcak çikolata içiyorlardı.
Anna, bazen çok inatçı olabiliyordu.
¿?
201. Gün
Tanıdık birinden henüz basına yansımamış, İngiltere'nin batısından Boscombe Vadisi trajedisiyle bağlantılı bir telefon araması almanın endişelendirdiği Annmarie, telaşlı adımlarla tarihi bir eseri incelemesi için çağrıldığı kültür merkezinden işini yarım bırakarak ayrıldı ve Lestrade ile Londra'nın güneyinde genç kızı kırk sekiz saatten uzun süredir kayıp olan bir evde misafirlikte olan arkadaşlarını bulmaya gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsidyen | Holmes
FanfictionSarı yağmurluklu, ağzı bozuk genç bir kadın dairesinde belirdiğinde John Watson'ın düşündüğü tek şey kız arkadaşı ile yaşayamadığı romantik anlardı; o genç kadının peşine takılmış belalardan da kendi ve en iyi arkadaşının hayatını nasıl etkileyeceği...