¿?
31. Gün
Birkaç gündür sürekli Sherlock'un başının etini yiyip ona işkence eden John, aynı faaliyeti onu düşük bir suratla olay yerine doğru takip ederken de devam ettiriyordu.
Annmarie'nin ortadan kayboluşunda kilit rol oynayan kişi olarak Sherlock'un hiçbir şey işe yarama gayreti göstermemesi, kendisinin başına bir şey gelse onu kurtaracağına dair John'un güvenini sarsmıştı. Sherlock'u Annmarie'den uzun süredir tanıyor olabilirdi ama kimse Annmarie'nin sıradan müşteri ya da tanık olduğunu iddia edemezdi. Sherlock'un ona yardım etmedeki isteksizliği ya kızın ölümüne yol açarsa? Ya benzer bir durumu John da yaşarsa ve Sherlock aynı isteksizliği gösterirse?
İki katlı, canlılığını güneşten dolayı yitirmiş mavi renkli, eski bir evin önünde taksiden inmişler ve Sherlock kapının önündeki Lestrade'yi kayda almadan içeri dalmıştı.
Evdeki adli tıp ekibinin ve polis memurlarının yarattığı kargaşayı görür görmez çileden çıkmıştı:
"HERKES DERHAL EVİ TERK ETSİN! DERHAL!" Sherlock'un ani tepkilerinden ve hiddetinden nasibini almamak için evdeki görevlileri bizzat kendisi çıkartan Lestrade, cesedi kast ederek konuştu.
"Koltuğun arkasında-"
"Biliyorum." Uzun adımlarla merhumun yanına gitti ve çenesinin altından sıkılmış tek kurşunla beyni dağılarak ölmüş bedenin yanına çöktü. Onların yanına gelen Anderson da sesini duyurmak için bağırdı.
"Tek kurşun ve bum! Her yer beyin! Ama hiçbir yerde tabanca bulamadık, katil yanında götürmüş olmalı-"
"Anderson, kapa çeneni! Tüm sokağın IQ'sunu düşürüyorsun!" Anderson geldiği yoldan bozararak geri döndü. John ise Sherlock'un önüne çıkana parlamasını umursamayarak söylenmeye başladı.
"Annmarie'nin nerede ve ne durumda olduğu belirsizken hatta hayatta olup olmadığı bile kesin değilken sen cinayet çözmekle uğraşmayı mı seçiyorsun Sherlock? Sana inanamıyorum! Ben sana inanamıyorum..." Gözü yerde yatan, ela gözleri kocaman açılmış, dip boyası gelmiş, kısa ama incd kadın cesedine takılınca bir anlığına sustu ve sonra konuyu değiştirdi John. "Bu kadını bir yerden tanıyor muyuz?"
"Kendisi Annmarie'nin neredeyse tüm fiziki özelliklerini aldığı biyolojik annesi Susan, yeni ismi ile Betthany Kelvin." Sherlock John'un sorusunu yanıtlayıp çöktüğü ayağa kalktı.
"Ne?!"
"Londra'ya tek geliş amacı bizimle görüşmek değildi, hiç tanımadığı ve görmediği biyolojik annesini de bulmak istiyordu."
"Annmarie'nin silah sesinin duyulup polise haber verilmesinden önce eve girişini kameralar doğruluyor ama çıkışına dair hiçbir kayıt yok. Evin arkasında kamera bulunmayan ara sokağa kaçmak için pencereyi kırıp atlamış olabilir." Lestrade kafasını kaşırken açıklama yaptı.
"Annmarie annesini öldürüp kaçtı mı diyorsun?"John duyduklarına inanamamış, daha doğrusu inanmak istememişti.
"Öldürülmüş olsa göz kapakları açık kalmaz ve eli barut kokmazdı, intihar etmiş." Kendisine can sıkıcı hiçbir sorunun yöneltilmesine izin vermedi. "Kırılan cam nerede?"
"Üst katta, misafir odasında." Sherlock kırık camın konumu hakkında aldığı bilginin önderliğinde merdivenlere yöneldi, Lestrade ve John da onu takip etti.
"Eğer amacı camdan atlayıp kaçmak olsaydı alt kattaki camdan atlardı, üst kattakini seçip yaralanma riskini göze almazdı. Üstelik pencere kilitliymiş ve bütün kırıklar evin içinde, cam dışarıdan içeriye giren biri tarafından kırılmış. Eline yapışmış misali bir an bile ayrılmadığı çantasını salonda bıraktığını, annesinin intiharını ve geçmişini camın dışarıdan kırılmış oluşuna eklersek kaçmadığı aşikar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsidyen | Holmes
FanfictionSarı yağmurluklu, ağzı bozuk genç bir kadın dairesinde belirdiğinde John Watson'ın düşündüğü tek şey kız arkadaşı ile yaşayamadığı romantik anlardı; o genç kadının peşine takılmış belalardan da kendi ve en iyi arkadaşının hayatını nasıl etkileyeceği...