----
Herkesin yemek yenilecek alanda olduğunu gördüğümde hışımla oraya gittim. Masal'la Defne'nin koluna girmiş duruyordu Hazel. Saçındaki topuz hafif açılmış bir kaç tutam turuncu saç aşağı doğru sallanıyordu.
Hemen Hazel'i kızların kolundan çekip götürmeye çalıştım.
"Napıyorsun sen ya ! Bırak kolumu !" diye bağırdı şaşkınlıkla.
Bağırması bütün gözleri üzerimize çekmişti. Bora da dahil...
"Gel benimle !" dedim sakin ve bir o kadar da kararlı bir ses tonuyla.
"Ben seninle hiç bir yere gelmiyorum ! Uzak dur benden !" dedi iğrenerek bakarak.
Tutmuş olduğum kolunu birden çekip hızlıca yürümeye başlamıştı.
Kafamı geriye itip derin bir nefes aldım ve merakla bizi izleyenlere bir göz attım. Daha sonra da kızgın kızgın giden Hazel'e doğru yürüdüm.
Ve Hazel'in iki kolunu da kaçmasına izin vermeyecek şekilde sıkıca tutup durdurdum onu. Kısa bir süre ürkekçe bakan gözlerini süzdüm. Daha sonra da ürkekçe duran dudaklarını...
"Bunu sen istedin !" dedim sadece Hazel'in duyabileceği bir ses tonuyla.
Ve onun titremekte olduğu dudaklarına götürdüm dudaklarımı.
Herkesin şaşkın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum hatta hocaların bile.
----
◆Multimedia'da Hazel var◆
Hazel'in beni itmesiyle istemeden de olsa dudaklarım ayrılmıştı dudaklarından. İstemeden mi? Napıyorum ben.
Şaşkın gözlerindeki masumiyete baktım. Korktuğu ve titrediği her halinden belliydi. Gözlerimi biraz önce öptüğüm vanilya tadındaki dudaklarına çevirdim. Hala titriyordu. Tadı hala dudaklarımdaydı.
Bir kez daha yüzüne baktığımda bana iğrenerek baktığını gördüm. Kalbimin ritmi durmuş gibi hissediyordum.
Yanaklarının kızarışına baktım. Daha sonra dolan ela gözlerine.
Hızlı adımlarla koşmaya başladı. Kimseye aldırış etmeden peşinden gittim.
Kolundan yapıştım kimsenin bizi göremeyeceği bir yere geldiğimizde.
"Bırak beni." Dedi sessizce yüzüme bakmadan. Çırpınarak kolumdan kurtulmayı başardı. Giderken tekrar yakaladım onu kolundan. Öyle sıkı tutuyordum ki istese de kurtulamazdı bu sefer.
Kurtulamayacağını biliyordu yinede yüzüme bakmıyordu.
Boşta kalan elimle narince çenesini tutup kaldırdım. Ela olan fakat ağlayınca değişen gözlerini dikti gözlerime. Bi süre hiç bir şey diyemeden baktım sadece.
"Ne ara böyle olduk biz ?" Dedim sessizce.
"Benim yüzümden." Dedi titrek sesiyle. "Ben o gün aptalca bir fikirle seni öpmeye kalkmasaydım bu olanların hiç birini yaşamayacaktık. Kampımız zehir olmayacaktı. Kendimi bu kadar berbat hissetmeyecektim. Bana kalbimi diken diken eden o sözleri söylemeyecektin. Canımı bu kadar yakma--"
"Yeter!" Diye sözünü kestim sesimin nasıl sert çıktığını farketmeden. O cümlenin devamını getirseydi,bana canımı bu kadar yakmayacaktın deseydi kendimi asla affetmezdim. Gözünden düşen bir damla yaş, çenesini tutmuş olduğum elime geldi.
"Bak" dedim sesimi kontrol etmeye çalışırken. "Özür dilerim. Biliyorum faydası yok ama affet beni. Kutay bana her şeyi anlattı." Nefesimi verip tekrar devam ettim. "Beni biliyosun Hazel. Sinirlerimi çabucak kontrol eden biri değilim. Ama bana anlatabilirdin. Sen bize hiçbir şeyi anlatmadın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALIMIN EVLADI
Teen FictionEski sevgilimi ve beni aldattığı kızın bu tarafa doğru geldiğini görünce ağaca yaslanmış telefonunu kurcalayan Buluç'a döndüm. " Buluç !" Başını telefondan kaldırmadan cevap verdi. " Efendim ?" " Öp beni !" tek kaşını kaldırdı ve anlamayan gözlerle...